92 Her Ay vahşet yerine ünsiyet vardır. Orada harp yoktur, sulh vardır, aciz yoktur, kudret vardır. O uzun gecede nasıl azap çektiğimi ancak Allah, gece, bir de âlim bir muhasip bilir. Güneş doğunca o halden kurtuldum. Güneş gibi kavi tabi- atli, hararetli, neşeli ve genç oldum. EV Gece, gönlüm gündüzün işinden donmuş, ruhum yorgun, müfekkirem düşünceden muztarip, yüzüm meşakkatten peri- şan, kederden kanım uyuşmuş, çalışmaktan canım ağzıma gel- miş bir halde eve dönerim, Ufkun geniş yüzü gözüme mezarın ağzı gibi görünür. Ayın parlak yüzü gecenin zülfüne benzer. Zannedersin ki dert dağları gönlüme çökmüş, kalbime dert ır- makları akıyor. Ne istesem, ne bulsam münasebetsiz. Her şey kindar, neyi görsem gazaplı. Canım ten zindanında bir mah- pus. Tenim elbise içinde bir mahküm, Kapıyı açarım, evvelâ eşimin güler yüzü beni karşılar. Onu görünce gönlüm vecd için- de kalır. Seher vakti güneşin kılıcı, karanlık adamının yakası- ni parçalamış gibidir. Sevinç aydınlığı game galip gelmiştir. Keder, nur önünde kaçan zulmet gibi zail olup gitmiştir. Bana çocukları getirir. Onları görünce kalbimde sevinç ateşleri alev- lenir. Onların tebessümünden daha tatlı ancak Cennet balı var- dır: Onların konuşmalarından ancak Allahın âyetleri daha iyi olabilir. Ev; âhenkten bir musiki mahfiline benzer. Nezahet ve ahlâk bakımından da bir vâz ve nasihat meclisidir. Öyle bir mahfil ki, onun çalanı ve terennüm edeni cennet hurisi; öyle bir meclis ki vâzı riya ve şüpheden münezzeh. Evde sevgi, ümit, sulh ve sükün yerleşmiş; kibir, sertlik kapı dışarı edilmiş. Muhabbet orada güneş kursu gibi bir buhur- danlık yakmış. Kahir, kuyruklu yıldız gibi oradan kaçıyor. Ne ben ondan büyük olduğum için öğünürüm, ne de o ben- den küçük olduğu için tevazu gösterir. Kadın ejderha gibidir derler. Ne garip şey! Ben hayatın lez- zetlerini onda bulurum. Din nasıl benim ahiretimi mâmur eder- se, o da dünyamı mes'ut bir hale koyuyor. Altın nasıl insanın ve