nın ıde iğü aslı DrU fır- Edebiyat ve Sanat 129 Sivaslı Alinin Ankaraya getirilmesini temin etti. Bu işlerle uğ- raşan makamlar zaten yeni kurulacak operalar için istidatlar aramakta idiler. Sık sık imtihanlar yapılıyor ve opera mugan- nisi yetiştirmek için talebe seçiliyordu. Bu meyanda Konyaya yazıldı. Pek uzun olmıyan bir araştırmadan sonra bizim genç tenor bulduruldu, Yol parası Konya belediyesince temin edi- lerek Ankaraya gönderildi. İmtihanın yapılacağı mektebin müdür odasına girer gir- mez bir kenarda elinde saziyle bekliyen Sivaslı Aliyi tanıdım. Yüzü biraz daha kırmızı, bakışları adam akıllı ürkekti. Ökçesi basık ayakkaplarının arkasından topukları delik çorapları gö- rünüyor ve üzerinde bulunduğu halı tabanlarını yakıyormuş gibi sık sık ayak değiştiriyordu. Sazını bir silâh gibi sağ ayağı- nın kenarına dayamış, sapını iki parmağiyle yakalamıştı. Odada konuşup gülüşenlerin yüzüne bakmıyor, gözlerini yerde veya karşı dıvarda gezdiriyordu. Odadakilerle selâmlaştıktan sonra Ali ile konuştum. Yol- culuğun nasıl geçtiğini sordum: — Kötü değil! dedi. Elindeki saz yeni idi. Gülümsiyerek yüzüne baktım, derhal anladı: — İndiğim handa buldum, sekiz kâğıt verip aldım, Benim kırık sazla efendilere çalmak yakışık almaz her halde! dedi. Siyah ve güzel gözleri şimdi aydınlıkta ve açık olduğu hal- de bana o akşam gördüğüm gibi yarı kapalı hissini verdiler. Dikkat edince bu büyük ve dalgın gözlerin daimi bir rüya için- de yaşadığını farkettim. Bir anda kendimi onun yerine koymak istedim. Buraya kimbilir neler düşünerek gelmişti? Her halde dos- tumun kafasından geçen opera muganniliği ve fraklı Avrupa konserleri ona yabancı idi. Olsa olsa Ankarada «büyüklerden» bir kaç kişinin kendisini dinliyeceğini, belki beş on kuruş vere- ceğini düşünmüş olabilirdi. Hatta belki de daha sağlam bir is- tikbalin kendisini beklediğini sanıyor, beğenildiği takdirde ha- demelik, kapıcılık gibi bir işe konularak kayrılacağını ve ara sıra «büyük» meclislerde saz çalıp beş on kuruş alacağını ümit ediyordu. Bazan valilerin bile böyle âşıkları koruduklarını, on- lara meclislerinde saz çaldırdıklarını her halde duymuştu.