116 Her Ay biyat zümrelerinin dayandıkları sosyal temeller sallanıyorJ ye- rine bir şey geleceğine inanma! Mademki ölüyorsun, ne yaşı- yorsun? «İnanma! çünkü hakayik da hep yalandır; «Bu kâinat, bütün bir tebdi ebedi...» Şair bütün bu septisizmine Efes'i şahit getiriyor. Ege mın- takasının kısa şalvarlı kabadayılarına, yani efelere ismini ya- rar X digâr bırakan eski Efes, yeni Ayasluğ, Kuşadası körfezinde vak- tiyle ün almış parlak bir medine idi. Şimdi bataklıklar ortasında, adamı kurşun gibi vuran sıtmasiyle meşhur bir harabedir, İhtimal ki Osmanlı şairi kendi imparatorluğunun âkıbetini hatırlamış olacak.. Efes kadim yakın şarkın yıldızı idi. Orada aristokratlarla tâcirler, fakirlerle zenginler, hürlerle esirler ara- sında bitmez tükenmez bir iç savaşı kısır çıktı. O mâmur belde, J hiç bir inkilâpçı doğuma kavuşamadı. Ve kendi kendini yiyip oldu; bitiren esatiri bir hayvan gibi Menderes lahuklarına gömülüp gözd gitti. : Efes bir hakikat mi idi? Fakat bugün «yalan» dır. O parlak ve ihtişamlı varlığın bu acı yok oluşu, ya «evet» yahut «hayır» istiyen şairin mantığına uymuyor, Şair, «madem ki bugün yek, öyle bir medeniyet olmamıştır» demek istiyor. Halbuki Efesin liyor büyük filozofu Heraklit «Her şey bir akış» diye hay- | rulu kırmıştı. o Şaşacak bir şay yok: bugün var olan, yarın men yok olacak, yoksa yeni varlıklar doğacak.. tabiatin bu ezeli ka- temi nunu insanlığa ve sosyeteye de hâkimdir, demişti. Efes öldü. Onun bataklıklar kıyısında açılan mezarı süslü mermer iskele- o tiyle dolu. Fakat yalnız Heraklit'in sözleri bile Efesin hakika- tini yaşatmağa kâfi değil midir? Edebiyatı cedidecilerin felekte inandıkları bir şey var: sev- e mek, Lâkin, nihayet: my e > Beyl (Fâni teselliler) «İnanma» Faik Âli, «İnanma, sevmiyorum, her hayâtı münkesirin ve h «Muhabbetinde de bir gizli hissi nefret var», e yü Yani, ona da, sevmeğe bile «inanmaz diyorlar.