114 Her Ay yaya sakat gelmiş bunak bebekler gibi, onlar, henüz ecelleri çatmadığı halde bile muttasıl ölümleri için ağlarlar. Acaba bu karanlık hayattan başka bir âlem İnkilâba inanmayış: yok mudur? Hiç mi dünya değişmez? Ede- biyatı Cedide insanlığı için: hayır! İlerle- me ve atlama olamaz. Gerçi Galile «arz döner» demiş ama, Aris- totalisin hakkı olmadığı ne malüm? Onlar istikbal hakkında nikbin olmak istedikleri zaman bile bedbindirler. Meselâ Fikret, oğluna ve genç nesillere bir ümit vermeğe kalkışırken, sosyeteye bakıyor: «Bugün hayatı müselsel bir ihtiyacı siyah, Bugün saadeti gafil bir ihtilâcı tebah, Bugün teneffüs yorgun bir sürü ah olan bu cem'iyet» Diyor. Tıpkı Şopenhavr gibi, cemiyetin en normal hâdisele- rini bir felâket gibi gösteriyor: yaşama siyah bir ihtiyaç zinciri, saadet aldatan bir çırpınma.. hattâ nefes almak bile «bir sürü âh» dır. «Bugün» diyor. Filhakika o zamanlar koskoca Osmanlı im- paratorluğu çökmekte. Fakat bütün insanlığa ne? Hele yeni ne- sillere? Şair, kendisini bu çöküntünün altından kurtaramasa bi- le, hiç olmazsa «oğlu» na yeni bir ufuktan bahsetse daha iyi de- gil midir?.. Her çöküş bir doğuşa alâmet olamaz mı? Fikret de kendini zorluyor: «Hayır, bu zehrime sen vâris olma evlâdım, Yarın, ümit ediyorlar ki, bir genişçe adım, Bir atlayış, ne diyorlardı pek de anlamadım, Hayatı kurtaracak». «Bir genişçe adım, bir atlayış», galiba sosyal inkılâp olacak. Şair bunu oğluna anlatmağa uğraşıyor. Ama, kendisi anlamamış. Daha doğrusu inkılâbın dağılan Osmanlılık için anlaşılır şey ol- duğuna inanmamış: «Beşer, o şimdi muazzep sürüklenen meflüç Adım adım edecek devrei halâsa uruç». şı)