İlim ve Fen 73 m a öğ bileceeği istifadeyi temin etmek için de diğerlerinden daha faz- la maharet sahibidir. z Bu zihni üstünlük, pek yüksek olduğu zaman, istidat veya dehâ tesmiye olunur. İlmi düşünce, ne biri ve ne de ötekidir; o, alelâde insanlarda da pek mükemmel olabilir, O, iyi yapılmış bir kafa sahibi olmaktan ibarettir, ve bütün zekâların müşterek malı olan zihni meziyetlerden başka hiç bir meziyet istemez. Zira, ilmi zihniyet, normal meziyetlerden ayrı, hususi veya is- tisnai bir meziyet ihtiva etseydi, ilmin külli universel bir kıy- meti olmazdı: doğrunun ancak âlimler için bir değeri olurdu. I. — İlim kafasının, sahip olacağı meziyetlerden, birinci de- recede ehemmiyetli olanı: Hakikat aşkıdır. Zihni fakirlik ekse- riya cehaletin önünde boyun iğmekten başka bir şey değildir. Çekilecek zahmetten korkuluyor, bilmemek bilmek istemeğe, anlamamak anlamayı aramaya tercih ediliyor, zihni cehitte zevk ve neş'e bulacağı yerde ondan bıkılıyor, ve tiksiniliyor. II. — Fikir semimiyeti hakikat aşkından pek az fârklıdır. Aralarındaki fark, onlara zıd olan kusurlardan daha iyi görü- lür. Bu kusurlardan biri, zihni tenbellik yüzünden cehaletle ünsiyet peyda etmektir. Diğeri doğrunun paha biçilmez değe- rini ve ondan duyulan zevki almadığı için hatayı kabul ediyor. Birincisinde eksik olan cesaret, diğerinde eksik olan namuskâr- lıktır. Birincisi zavallı bir kafa, diğeri kötü bir kafadır. Kötü kafada kuvvetli bir zihni hayat bulunabilir, o, fikir oyunların- dan zevk alır, düşüncesinin faaliyet, maharet, ve velüdiyetin- den istifade edebilir, Zavallı kafa ise, âtıl kalır. III. — İlim güçlü, sağlam, ve sarih kafalar ister. Bu üç me- ziyet, hakikatte, bir tek meziyettir. Zira mantıkla tahkik edilen bir mevzuun vazıh olması, ayni zamanda onun sağlam olması- ni da temin eder. Sağlamlık ise kuvvettir. Bunlar, acaba, zih- ni meziyetler midir? Herkes vazıh olabilir; biraz zahmete kat- lanmak kâfidir. Şu halde her fena, sağlam ve güçlü olabilir; yeter ki bu istenilsin. Bu bir itina, dikkat ve sebat işidir: kendi nefsi için müşkülpesent olmak, ihmal etmeksizin kendine naza- ret etmek, ve hiç bir tarafgirlik göstermeden kendi hakkında hüküm vermek lâzımdır. Pratik hayatın en iptidai fazilet ve