Her Ay Bütün göklere çıkarılan ideal en ticari şe- Sukutu hayal: o kilde bir ferdi aşktır. Bir kere, böyle ferdi cinsiyet münasebetleri insan hayatında ne kadar yer tutabilir? Malüm. Bütün bir ömrün her ânını şehvet- le kaplamak, her insan fonksiyonunun yerine aşkı geçirmek mümkün müdür? Bu, kaydi hayatla sofra başında kalmaktan beter yersiz ve bıktırıcı bir hal olmaz mı? O zaman, ister iste- mez ruhlarda doldurulamıyan bir takım boşluklar kalır. Her tatmin bekliyen beşeri arzu için hicran verir, Maamafih, edebiyatı cedidecilerin felâketi böyle sırf fizi- yolojik veya sade psikolojik kusurlardan ileri gelmez. Asıl İe- lâket suradadır: para ile asalet, o zamanki hâkim telâkkilere gö- re iki zıd kutbu temsil ederler. Asilzade beyler kokozluklarına bakmıyarak, tüccar makulesini aşağılık görürler. Bu iki başka âlemde yaşıyan kutupların mümessilleri (yani sevenlerle sevi- lenler) buluştular mı, ister istemez tezatlı bir aşk curcunasıdır başlar. O esiri hayallerle bu gerçek ve kaba sevda mücadeleleri arasındaki acı fark, berbat bir sukutu hayale yol açar: «Sonra, ah sonra bakarız ki bu bakiriyeti zevahir içinde bir leylâyı sukut şimşekleniyor. Hair, bütün safiyetimiz, bütün safiyeti hayatımız karşısında hair matemimizi yaşıyoruz». Tabiat kanunudur: hava kararıp da şimşek çaktımyıdı, ar- kasından gök gürültüsiyle bir yağmur sağanağı gelir. Edebiyatı Cedidenin «alâimi cevviye» si de buna benzer: gök «gümbür gümbür» eder, onlar« hüngür hüngür» sızlarlar; gükten yağmur boşanır, onlardan göz yaşı... Ve tefelsüfün «son perdesi» de böyle iner: «Ruhum, oh, oh, şimdi yeni bir ufku nisyanın âğuşu iğfa- linde hüngür hüngür sızlıyor. Onu teselli ediniz...» İşte, köhne bir demirci körüğü gibi, boyuna «Ah! ve «Oh!» lıyan bu garip «tefelsüf», edebiyatı cedidenin âdeta bütün var- lık ve kâinat hakkındaki kavrayışlarını hülâsatan küşat eder.