Dir VE TI- Edebiyat ve Sanat 5 5127 Arkadaşım yanına sokularak sordu: — Senin adın ne oğlum? — Ali! — Nerelisin? — Sivaslıyım! — Sazı nerede öğrendin? — Ne bileyim? Küçüktenberi çalarım. — Söylemeyi? — Onu da öyle... Sonra bir iki usta âşık yanında gezdim. Arkadaşım bana baktı: — Harikulâde bir ses, azizim, yıllarca arasak bulamayız. Ben bu oğlanın arkasını bırakmam! dedi Sonra tekrar ona dö- nerek yaşını sordu. Yirmi iki imiş. Cebinden defterini çıkararak bir şeyler not etti ve delikanlının adresini almak istedi. Çocuk evvelâ şaşırdı. Verecek bir adresi yoktu. Bu gün burada, yarın orada amelelik yapıyordu. «Beyşehir yolunda Sivaslı Ali desen olmaz mı?» di- ye soruyordu. Nihayet Konyada, gelip geçtikçe uğradığı bir ha- nın ismini söyledi. Dostum onları da kaydetti ve bu sırada, e- peydenberi yanımızda durup bizimle beraber saz dinliyen şo- Jo: — Beyler, otomobil hazır! dedi. Delikanlıya bir kaç şarkı daha söyletmeğe hazırlanan ar- kadaşım, diğer yalcuların hemen yerlerinden fırladıklarını ve torbalarını, çantalarını araştırıp kamyona doğru yollandıkları- nı görünce içini çekti, sonra yerinden doğrulmuş olan Aliye döndü: — Seni arattırıp bulursam gel, Sana paralı iş bulurum, da- ha usta âşıkların yanında çalışır, sazını ilerletirsin, olmaz mı? Ali hiç bir şey anlamadan tasdik etti; — Olur beyim! Omuzuna vurup: — Hadi bakalım, Allaha ısmarladık! dedik. Bütün amele, hep birden: — Selâmetle.. | Dediler ve biz ayrılırken Alinin etrafına taplanıp gülüşe-