38 Her Ay i iz a den pratik bir netice çıkarmak lâzımgelirse denebilir ki hafı- | zanın kuvvet ve zenginliği çok yaşamak, çok görmek, hattâ çok bilmekten ziyade bunları söz ve yazı ile hikâye etmesini bilmek- le olur. Biliyor. duyuyor fakat anlatamıyorum diyenler hafıza toylarıdır. Hafıza nihayet söz makinesini pürüzsüz ve munta- zam işletmeyi öğrenmeğe müncer olur. Bu seviyeye erişemiyen- lerin tecrübe ve bildikleri bir hırdavatçı dükkânını andırır. Bu perişan sermayeden sahibi istifade edemediği gibi başkaları da ; etmez. Yüz kırk yıl yaşadığı söylenen Zaro ağanın bize nakil | ve hikâye edebildiği şey, üç yaşındaki bir çocuk hafızasından | farksız değildir. Hafızanın nakil ve hikâye kabiliyetini en iyi | terbiye edecek vasıta, hiç şüphe yok ki, hakiki edebiyattır. Yük- | sek bir edebiyat kültürünün umum için elzem sayılması, hiç değilse, hafızanın inkişaf ve tekemmülüne en müessir bir âmil olmasındandır. Sathi ve âmiyane bir edebiyat bayağı hafızalar yaratır. İnsan yavrusundaki masal dinlemek iştiyakı, hafızayı j teşekkül ettirmek ihtiyacının gayri şuuri bir tezahürüdür. Sa- | lim bir halde kaldıkça bunama devresine kadar süren bu ihti- yaç daima beslenmek ister. Bu da ancak ve ancak edebiyat ve konuşmalarla olur. Çünkü hafıza kendi kendine yetişen ve sa- dece yaşamak ve görmekle vücut bulan bir meleke olmaktan çok uzaktır. M. Sekip TUNÇ TASHİH Geçen sayıdaki (Descartes'ın âlemi ve zaman mafhumu) makalesinin 68 inci sahife 18 - 19 uncu satırında Boutran, Bour- | toux, 30 uncu satırında mustakar, siar ve ayni satırda eskiye- ceği, eskimiyeceği, ayni sahifenin son satırında da sıfat keli- mesi sanat; 69 uncu sahifede 7 nci satırda sarsılmış, sarılmış, 70 inci sahifede 16 ncı satırda ona, onca, Tl inci sahifede 30 un- cu satırdaki cümle (katetmeleri rasyonalize) değil, (katetme- leri mekânın rasyonalize) olacak ve 72 nci sahifede 21 inci sa- tırda (yıkarak mahdut) yerine (yıkarak bizi mahdut) ve 32 nci satırdaki mengistik kelimesi lengistik olacaktır. Tashih ve itizar ederiz. m