86 Her Ay ceğim. Abdülhamit hakkında otuz üç ciltlik bir eser yazıyorum. “ Her sene bir cilttir. Beş altı ay kütüphanesini tetkik edeceğim. — Aleyhinde mi? dedim. — Bu nasıl lâkırdı? dedi. Tabii ki aleyhinde... Eserim bit- tiği zaman kütüphanenizde otuz üç senelik cinayetleri ciltlen- miş olarak bulacaksınız. Ayakta dinlediğim bu konferanstan o kadar yorulmuştum ki kütüphanenin sokak kapısında bekliyen otomobile binmek istedim, Şoför «hususidir» dedi. Kütüphanenin hademesi de hiç sormadığım halde kulağıma fısıldadı: Bu hususi araba yukarı- daki pertavsızlı adamındı. e * * Eve dönünce kendimde bir boşluk duydum, Üniversite kü- tüphanesinde bir şeyimi unutmuştum, orada cebimden bir şey düşmüştü gibi... Düşüne düşüne buldum: Süleyman Faik efen- di mecmuasına bakmayı unutmuştum. Ertesi gün erkenden mecmuaya gidiyordum. Tramvayda bir tanıdığıma rastladım. Babıâlinin eski memurlarından yaşlı bi- ri... Bu, acı bir adamdı; Babıâlide kırk sene sade yaşı artmış, aylığı ve rütbesi artmamıştı; fakat o da bu mahrumiyetinin in- tikamını almanın yolunu bulmuştu; Abdülhamit devrinde alı- nan rütbe ve nişanların pis sebeplerini o vakit ezberlemiş, şimdi önüne gelene anlatıyordu. Üniversite kütüphanesinde rastladığım pertavsızlı, İngiliz mendilli adamı, kendisine sordum; acı acı güldü: — Abdülhamit devrinde sefirdi, dedi, jurnallarını ciltlet- tirsen Evliya Çelebi seyahatnamesi kadar bir kitap olur. Üniversite kütüphanesine gidersem, bu adamla karşılaşa- caktım; kütüphaneden de vazgeçtim, Süleyman Faik efendi mec- muasından da... Size demedim mi? Bu mecmuayı göremiyecektim ben. . Mithat CEMAL