Edebiyat ve Sünat 153 bağı, Avrupa ruhuna veya zevkine bir unsur olarak girebilen şeyi aramak mecburiyetindedir. İkinci itiraz doğrudan pratik meseleleri alâkadar eder. Bu itirazı yapanlar, mukayeseli edebiyatla uğraşan âlim, umumi- yetle iki edebiyat arasındaki münasebetleri araştırdığı için, onun iki lisana vâkıf olması kâfidir, diyorlar ve ilâve ediyor- lar: halbuki, umumi edbiyatla meşgul olan bir âlimin bir çok lisanlara ait metinleri lisanları aslından okuyabilmesi için, bir insan kudretinin haricinde bir işe girişmesi, bir çok lisanlara kuvvetle vâkıf olması lâzımgeliyor. Bu itiraz pek yerinde de- ğildir: umumi edebiyat âliminin üzerinde çalıştığı edebiyatla- rın metinlerini anlamak ve bu edebiyata dair yapılmış tetkik- leri okumak üzere bir kaç lisan bilmesi şüphesiz zaruridir. Bunun misallerine, yani bu suretle mücehhez âlimlere Fran- sada olduğu gibi, İngilterede de rastlanmaktadır. Fakat, umu- mi edebiyat tetkiklerinin bir çok lisanları bilmeyi icap ettire- cek bir vaziyeti mevzuu bahsolamaz; çünkü, edebiyatı üzerin- de uğraşılan her lisan bu türlü bir zarureti doğuracak derecede geniş bir kütleye hitap etmektedir. Ana lisandan başka, iki ve- ya üç lisandan ibaret mütevazı bir lisan bilgisi, bu sahada yapı- lacak tetkikler için esaslı bir hizmet görebilirler. Üçüncü itiraz - ki en mühimmidir umumi edebiyat saha- sında şimdiye kadar yapılmış olan tecrübelere aittir. Bu itirazı yapanlar, umumi edebiyata ait neticelere varmadan evvel, mu- kayeseli edebiyat sahasında ve bu bilgi şubesinin usulleriyle yapılmış bir çok tetkiklere lüzum vardır, diyorlar. Bu itiraza şu şekilde cevap verilebilir: Fransız ihtilâlinin tarihini yazmak için, hiç bir zaman, bu meseleye ait bütün vesaikin neşredilme- si beklenmemiştir; bundan başka, ziya veya elektrik meselele- rinin tamamiyle bilinmesinden sonra, ancak bir fizik ilminin teessüs edebileceğinden bahseden insanlara bugüne kadar ta- sadüf edilmemiştir. Herkes bilir ki, kısmen de olsa, her terkip daima muvakkattir ve daha sonraki tetkiklerle yeniden yapılmak icap eder. Bu, zaman zaman, yol üstünde durup, tetkiklere yeni itikametler verecek malümatın terkip edilmesine mâni des ildir. Terkip yavaş yavaş ve tahlillere müvazi olarak mükem- mel olmağa doğru gider.