46 Her Ay ye fenalık etmedim ve emrolunan bütün vecibeleri ifa ettim. Kendim ve herkes zannediyordu ki, buraya gelir gelmez Cen- netin mükemmel bir köşesine yerleşip keyif süreceğim ve fani dünyadaki mahrumiyetlerimin mükâfatını göreceğim! Fakat benim hâkimlerim, bütün faziletleri güya irtikâp etmiş oldu- gum günahlara ancak tekabül eder mahiyette gördüler ve beni Ârafaya mahküm ettiler. Ve ben o gündenberi bu köşeciğe sığı- nıp sizin mehabetinizi seyretmekle kâmiyabım! » Rıdvan güldü ve: — Zavallı adam! Görünüyor ki sen de iman, saffet ve sa- mimiyetin kurbanı olmuşsun. Elinde ufacık bir kâğıt parçası getirmiş olsaydın Cenneti âlâya varırdın. Arap da böyle bir kâ- gıt getirmemiş olduğu için koğuldu. — Demek ki büyük bekçi! Benim hâkimlerim adaletle ha- reket etmemiştirler! Böyle şeyler öteki dünyada vaki oluyor- du, fakat biz orada hiç olmazsa bu hakikat dünyasında bunların olmıyacağı ve herkesin liyakatine göre mükâfat alacağı ümidi ile müteselli oluyorduk. Rıdvan uzun bir kahkaha savurdu. O mehabetli vücudu baş- tan başa sarsıldı: — Sen bu hadisi işitmedin mi? «Eddünya mazâatel'ahire!». İki dünya arasında fark yoktur. — Fakat talep ettiğiniz o kâğıt, o vesika nedir? — Bunu anlamak için bekle, kâğıtlı birisi daha gelsin! Bu aralık dev gibi birisi geldi!... (Arkası var) Ahmet AĞAOĞLU CE İr cemiy mek | .muştı 'kaktın “müph sanını “zuum ile ba “larını “kâmü © Ve ge © mül