Her Ay günahlar tam denk gelmişlerdir ve hâkimler beni senin âraf de- .diğin yere mahküm ettiler. Ârafın ne olduğunu biliyor musun? Cennetle, cehennem arasında bir yer! Cennete gitmediğime çok müteessir oldum: Fakat cehenneme gönderilmediğime de memnun oldum; fakat doğrusu ki bu âraf da çok arzu edilir bir yer değildir. Bilmiş ol ki bizim islâm ârafı Dante'nin görmüş olduğu hıristiyan ârafından bambaşka bir yerdir: Dante orada Sokrata, Eflâtuna, Aristoya, Seneke Virjile, Petrarka, ve sair bu gibi hoş insanlara tesadüf etmiştir. İslâm ârafında bu gibilere yer vermiyorlar. Burası sola sağa yalpa vuran renksiz, benliksiz varlıklara mahsustur, Fani dünyada bunlara idarei maslahatçı, hünsa, kı- dış derler. Benim imdi bulunduğum yer hep harem ağalariyle doludur. Aman, ne mekruh, ne iğrenç varlıklar! Simdi ben ce- hennemi bin kere tercih ederim. Ne çare ki burada dahi bizim gibilerin cüz'i iradeleri hesaba katılmaz. Fakat bulunduğum ye- rin kıymetli bir hususiyeti var. Buradan cennet de, cehennem de görünüyor. Oradan gelen sesler işitiliyor. Cehennem tara- fındaki sesler Wagner'in Walkyrsies'sini, cennetten gelenler ise List'in Rapsodielerini andırıyor! Monşer, ne dersen de, yine o fâni dünyanın tadı tuzu dimağımdan gitmiyor. Bütün fedakâr- lıklarına rağmen yine ne tatlıdır! Hele hayata sanat, ilim ve şe- rete hürmet de karışırsa! Doğrusunu söylüyorum: şimdi bura- dan oranın hasretini çekiyorum. Orayı andıran her şey tatlı ve hoş görünüyor. Cehennem de orayı andırdığı için şimdi beni çe- kiyor! Fakat ne çare ki bulunduğum yeri terk etmek şimdi elim- de değildir. Burada ise o iğrendiğim kıdışlardan bir köşeye çeki- lerek büzüldüm durdum. Fakat hiç olmazsa talih burada yar ol- du. Çekilip sığındığım köşenin yanıbaşında meğer ki Cennetin kapısı bulunuyormuş. Cennetin bahçesi, orta çağ derebeylerinin şatoları gibi kim- senin giremiyeceği yüksek ve kalın dıvarlarla çevrelenmiş ve ka- pısı da yekpare çelikten yapılmış bir şeydir. Kapının önünde Rıd- van namında bir bekçi bulunuyor, bu bekçi İngiliz krallarının sa- rayları önünde nöbet bekliyen mehabetli ve korkunç Hayg- lendeleri andırıyor; yalnız şu farkla ki İngiliz kralının bekçi- leri de ve Rıc me ma git tan