72 Her Ay üç buudlu olabildiği halde zamandaki hareketler yalnız bir bu- udludur. Nitekim yalnız halde yaşanabiliyor, istikbale uzanıla- madığı gibi maziye de dönülemiyor. Zaman akışında öne ve ar- kaya istediğimiz zaman gidemediğimiz gibi gitmenin imkânları hakkında da henüz pek âciziz. Yunan felsefesile orta zaman ve kartezyenler belki de bunun için zamanı mümkün olduğu ka- dar az kabul etmek temayülündedirler. Âlimler de bu hususta filozoflarla birleşmişlerdir. Nitekim Einstein'in mekân ve zaman hakkındaki relati- vizm nazariyesinin büyük bir heyecan ve alâka uyandırması, zaman ve mekânın müstakil, mutlak ve değişmez bir halde ol- mayıp mütehavvil olduğunu iddia etmesindendir. Bu telâkkiye göre objet müstakil bir zaman ve mekân tasavvur edilemez. Halbuki Aristo fiziki eşyanın boşluktan korktuğunu kabul eden bir boşluk tasavvur etmişti. Descartes bu boşluğu «me- kân» ile doldurarak boşluk yoktur dedi. Zaman ve mekânda hiç bir boşluk tasavvur edemiyen rasyonalizm için bunlar mü- tecanis, fasılasız ve boşluksuzdur. Eski kavimler ve çocuklar için mekân ve zaman mahdut- tur. Bu kanaat uzun zamanlar devam etmiştir. Fakat rasyona- lizm bunu da yıkarak mahdut bir zaman ve mekân tasavvuru- nun imkânsızlığına alıştırdı. Einstein, mekân ve zamanın nâmütenahi olmayıp mahdut olduğunu ve bunların ne zaman, ne de mekân olmıyan bir sey- le muhat olduğunu söyleyince akıllara bir şaşkınlık geldi. Çün- kü rasyonalizm, zaman ve mekânın nâmütenahiliğine hepimizi alıştırmıştı. 19. uncu asırda müverrihlerin «tarihi hakikat» iddiasının başlaması üzerine maziyi yeniden ihya etmek için metodlar a- randı. Bir meselenin tarihi bilinmedikçe onun üzerinde çalışı- lamıyacağı anlaşıldı. Ve bu fikir âlimler arasında yayıldı. Re- nan dahi mengistik ve tarihin beşeriyeti değiştirecek iki ilim olduğunu söylemişti, Maziye mazi olarak ehemmiyet veren ta- rihçiler onu ihya etmek isterler. Çünkü mazinin bir realite ola- rak mahfuz kaldığına inanırlar. Burada zamanın ne kadar ehem- miyet peyda ettiği ve mazisi hale ve hali istikbale hulül etmiş bir seyyale gibi olduğu, tarihi tetkiklerin de bu kanaatle yapıl-