et- miş Siyaset ve İktisadiyat 29 epeyce uzaktır; bununla beraber İngilizlerin eski hasımla dost olmağa gayret etmemeyi sporcu ruhuna uygun bulmadıkları bir hakikattir. Bir büyük İngiliz bu hissi mahirane bir tarzda şöyle tarif etmişti: «Mağlüp oldukları için Almanları İngiliz oldu, galip geldikleri için de Fransızları Alman oldu zannettik». Zaten, Avrupa kıtasında kuvvetler muvazenesini idame et- tirmek arzusu İngiliz düşüncesini ayni istikamete imale ettiri- yordu, zira, Britanya hükümeti, Almanyanın Avrupa politika- sında tekrar mühim bir âmil olabilmek için kâfi derecede kuv- vetlenmesini temenni ediyordu. İngilizlerin Fransa ile Almanya arasındaki münasebetler hakkındaki arzuları ne idi? Onlar için açık ve vazıh olarak böy- le bir mesele mevcut değildi, fakat gizli arzuları hayli tehlikeli idi: bir taraftan bize barışma vâzı veriyor, diğer taraftan bu barışmanın kuvvetler muvazenesini bozacağından çok korku- yorlardı. Her halde hareketlerile barışmayı kolaylaştırmıyor- lardı, 1919 danberi Fransanın Almanyaya yaptığı bütün konses- yonlar İngiltere veya Amerikanın tazyikile yapılmış gibi gö- " rünmüştür. Öyle ki sayısız feragatlerimizin mânevi faidesi ba- zan İngilizlere, bazan Hoover'e gitmiş, fakat hiç bir vakit bize gelmemiştir. Harptenberi İngilizlerin belki de en büyük kabahati, em- niyeti İngiltere tarafından temin edileceği hissi kendisine ve- rildiği takdirde Fransanın çok daha makul, çok daha uzlaşma- ya meyyal olacağını anlamamış olmalarıdır. Bu güç devirde, hakkımızda en büyük anlayış göstermiş bir İngiliz olan Sir Austin Chamberlain, bana bir gün şunları söylemişti: «Ken- dimde az meziyetler gördüm, fakat zannederim şu meziyet ben- de vardır: İngiltereyi tamamile arkasında hissettiği vakit Fran- sanın makul olduğunu anlamaklığım». Sir Austin'in hakkı vardı. İngiltereyi taahhüt altına girme- ge hazır hissettiği her vakit, Fransa, Milletler Cemiyetini canlı bir teşekkül haline ifrağ etmeğe gayret etmiştir: fakat bir çok İngilizler lâfzi bir sulhperverliğin kâfi geldiğini, ve Milletler Cemiyetinin hakiki kuvvetlere ihtiyacı olmadığını zannetmiş-