u ede- ndiden 'klı üç bir şu- iprülü- ündür: eniyeti siri al- ı saha- Milât- ın tah- . şima- hip de- ibaret rı için, rinden zaman ya Çin e hük- u. Çin ı - Eşi- ş muh- usiyet- mede- .ulunu- aneleri iş olan dinlere in bu iteessir ere ait muh- ıci cilt, Edebiyat ve Sanat 155 telif hafriyatlarda elde edilmiş olan uygurca Mâni, Zer- düşt ve Buda dinlerine âit tercümelerden ibaret bulunuyor. Ma- amafih, Tu - Kyu'ların şark koluna mensup Türkler tarafından Bilge Kağan, Kül Tigin ve Tonyukuk namına dikilip Orhun âbideleri namile maruf kitabelerde, bilhassa Çin medeniyetine ait edebi tesirlerin mevcudiyeti, istikbalde yapılacak tetkikler sayesinde ortaya konabileceği tahmin edilebilir. Nasturiliğin Türkler arasında intişarile Kurunu Vusta hris- tiyan medeniyetinin Türkler arasında intişar edebildiğini gös- terecek vesikalar maalesef hemen yok gibidir, yalnız bu nevi vesikalara daha sonraki asırlarda Kıpçaklar ve Bulgar Türkleri arasında tesadüf olunuyor. İran medeniyeti tesirlerine ise, daha bu devirlerde, Sasanilerle sıkı münasebetlerde bulunan Türk- ler arasında intişar ettiği, Mazdeizm ve Maniheizm gibi aslan İrani olan dinlerin Türkler arasında büyük bir rağbet kazanma- sından anlaşılıyor. Maamafih, İslâmdan evvelki Türklerin halk edebiyatına ait zengin malzemeyi ihtiva eden Kâşgarlı Mah- mud'un pek meşhur olan Divanı Lüğatüt-Türk adlı eserinin yabancı edebiyatlar tesiri bakımından mütalâasına henüz te- mas bile edilmemiştir. : Bundan başka milli Türk destanının Alp Ertünge, Oğuz des- tanı, Kök - Türk menkibesi, Köroğlu destanı gibi parçaları, Şa- mani medeniyetinin anâsırını ihtiva etmekle beraber, yabancı tesirlerden uzak kalmadığı gibi, yabancı halk edebiyatlarına ait motifleri ihtiva etmiş olacağı şüphesizdir. Bunların esaslı bir şekilde tesbiti, Türk milli dehasının edebi eserlerine koyduğu kıymetlerin neler olabileceğini tayin bakımından pek büyük bir ehemmiyeti vardır. 9. — Türkler arasında İslâmiyetin, mevzii bir takım muka- vemetlere rağmen, Abbasiler devrinde esaslı bir şekilde yerleş- tiği muhakkaktır. Zaten bu devre kadar, İslâmiyet, Türklerin intişar etmiş oldukları sahanın Çinle hemhudut olan şark kısmı müstesna, garp sahasına Arap orduları tarafından nakil ve ka bul ettirilmiş bulunuyordu. Türklerin İslâm medeniyetine yap- tıkları hizmetlerin büyüklüğü, yalnız bu medeniyetin muhafızı olarak değil, neşrinde de bir İslâm zihniyeti taşımış olmaların- dan ve bu manadaki büyük hatalarından doğmaktadır. İslâmi-