148 Her Ay derece müteessir olduğu bilinmedikçe bir türlü anlaşılmış ol- mıyacaktır. Edebi eserin bu istikametteki izahını bize yeni ve usulleri henüz inkişaf halinde olan Mukayeseli edebiyat tarihi mümkün kılmaktadır. Mukayeseli edebiyat tarihinin mevzuunu ve usulünü an- latmadan evvel, kısaca tarihçesinden bahsetmek hiç te fayda- sız olmıyacaktır. I 19. uncu asır romantizmi, bilhassa milli meselelerin esaslı bir şekilde mevzuubahs olduğu bir devirdir, ve bu te- cessüs zaruri olarak içtimai ilimlerin inkişafını mümkün kıl- mıştır. Avrupanın muhtelif memleketlerinde bir milletin ma- zisini, kahramanlıklarını ve milli an'anelerini öğrenmek gay- retile başlıyan tarih, ayni asrın ortasında mevzuu ve tetkik usulleri muayyen bir ilim haline geldiği gibi, ayni asrın son- larına doğru bir Medeniyet tarihi manasını kazandı. Bu asır- daki muhtelif felsefi telâkkilerin tarih görüşüne vermek iste- dikleri istikamet ne olursa olsun, tarih bir milletin mazisini, vesikalara istinat etmek suretile, şe'niyette olduğu gibi ihya etmek iddiasını taşıyordu. Edebi devreden kurtulup tarihi devreye intikal ettiği zamanlarda tarih ilminin bu inkişafına muvazi olarak, bir de Edebiyat tarihi denilen ve 19. uncu as- rın lüzum gösterdiği bir ilim de inkişaf halinde idi. İlk zamanlar sadece şaheserlerin ve bu arada edebi eserin kısaca tevsifinden ibaret olan bu Edebiyat tarihi telâkkisinin bu devresinde, edebiyat meselelerinin henüz beşeri bir paza- ra sahip olmamasının büyük bir tesiri vardır. Romantizm mil- letler arasındaki temasları arttırınca, edebiyat ufku da geniş- ledi, ve bir edebi eserin yalnız bir milletin edebi tarihinde, hattâ ayni milletin muayyen bir edebiyat devresinde bile münferit bir hâdise olmadığı, kendinden evvel ve sonra gelen birçok edebi eserlere bağlı olduğu, faraza La Fontaine'in ken- dinden sonra gelen birçok ahlâkçılarda tesirleri olduğu gö- rüldü. Bu suretle, her milletin edebiyatını muntazam bir sil- sile halinde tetkik etmek, edebi eserlerin doğuş şartlarını ten- vir etmek meselesi ehemmiyetle mevzuubahs oldu.