rını dır. sine ığu- bi- alu- 3ÖS- rini kip- için ıayı inin Felsefe, Ruhiyat ve İçtimaiyat 69 teknik, ilim, metod bu suretle birlikte ve mütekabil tesirlerle inkişaf eder. Descartes'ın çalışması da bu mahiyettedir, Septiklerin teşbihlerile söylersek biz, muhasara edilmiş bir şehir gibi şuurumuz içinde mahsuruz. Eşyayı bunlardan teşek- kül eden fikirler vasıtasile bildiğimiz için düşüncemiz, zaruri olarak fikirlerin içinde hareket eder. Descartes, şuurun fikirlerle sarsılmış olmasından dolayı harici eşyayı bildiğimize emin ol- manın mümkün olmadığını görerek evvelâ doğrudan doğruya gelen ve tabii bir aydınlık halinde tecelli eden şuurun verimle- rine dayanmak icap ettiğini, bilgiyi bundan almaktan başka ça- re olmadığını ve burada şüphe ettiğini ve binaenaleyh düşün- düğünü, öyle ise var olduğunu doğrudan doğruya duyduğunu tasdik eder. Şuurun doğrudan doğruya verdiklerile varlığına emin olarak bir malüm elde ettikten sonra şimdi dış âlemin hakikati halde ne olduğunu bilmek kalır, Fakat bunun doğru- dan doğruya bilinmesine imkân yoktur. Şuur aydınlığına dış âlemden gelen fikirlerin hakikatlerine emin olabilmek için de bu âlemin sadık bir Allah tarafından sadakatle tecelli ettirildi- ğine inanmaktan başka bir çare görememiştir. O Allah ki ruhu- muza bir taraftan fikirler, bir taraftan da tabiata kanunlar nak- şetmiştir. Hilkatin muazzam vahdeti de buradan gelmektedir. Bizdeki bedihi ve fıtri fikirler müdrikemizi idare ettikleri gibi tul, arz ve derinlikte temeyyüz etmiş olan kâinatı da idare eder- ler, Hareket mefhumu ile sükün mefhumu arasında bir keyfiyet zıddiyeti olmayıp bir derece farkı vardır. İlhamını hendese ve riyaziyeden alan bu görüş ve tahlilin gayesi hendesenin tuttuğu yolu yani hendesecilerin hayyizini fi- zik kâinata tatbik ederek kat'i ölçü, açık ve seçik fikirler elde et- mektir. Hendese, mahsüs cisimlerin yalnız hayyizlerini alarak bunları haiz oldukları üç buude göre ölçmeyi nasıl temin etmiş- se fizik de bu yoldan gitmelidir. Hendesenin mahsüs cisimlerden ayırdığı hayyiz (etandu) bunların buudlerinden başka bir şey değildir. Hayyizin bütün aksamı bize ayni mahiyette görünürler; ayni zamanda istenil- diği kadar parçalara ayrıldığı halde bu parçalardaki hassalar bütündeki hassaları muhafaza eder. Hayyiz, bizatihi gayri mü- teharriktir: bununla beraber her istikamette hareketi ihtiva