ırselond Edebiyat ve Sanat yüzüyordu suyun üstünde batıp çıkarak. Ve bu sonsuz ve bu ölü suların ağır ağır kımıldanan yığını çoğaltıyor büyültüyor dayanılmaz bir hale getiriyordu onun dehşetli yalnızlığını. Yusuf geçti dümene. Yanaştık ona. Ve uyandırır gibi bir çocuğu korkulu bir uykudan onu çekip aldık sudan. Soğuk, ıslak ve karanlıktı. İçinden bir kâğıt çıktı. Okudum: «Dayanamadık artık! «1829 senesi 16 eylülünde, «Septe boğazı önünde, «Gömleğimizi grandi gabya çubuğuna süvariyi mizana direğine astık. «Fakat gitgide daraltarak denizi «Yelkenler kovalıyor peşimizi. «Kardeşler! «Bu şişe elinize geçerse eğer, «yolunuzu bekliyenlere «Septe boğazında batırılan «üç direkli İrma fırkateyninden verin haber!» Yusuf yüzüme baktı — Geç kaldık, dedi, tam bir asır. — Hayır geç kalmadık, dedim, Barselona gidiyoruz. Nâzım Hikmet