122 Her Ay Ben bu eserlerin üstünden, bir köşede duran Van Kulu lü- gatine hınçla bakıyordum: 85 sene evvel onu Van kolu diye oku- muştum, Emiri efendi mukaddesatına sövülen adam sesile hay- kırmıştı: «Ona Van Kulu derler!» O gündenberi bu kitabı sev- mem. Ve o gün Emiri efendiye bir şey söyliyememiş, yalnız ilk matbu eserimiz olan bu kitabı basan İbrahim Müteferrikaya, matbaasına, bu matbaanın mürettiplerine günde 15 çift fodla bağlıyan Üçüncü Ahmede kızmış ve matbaa açıldı diye divit- lerini bir tabuta koyup yazının cenazesini kaldırarak ihti- lâl çıkarmak istiyen hattatlara hak vermiş, Peçevinin de mat- baacılık hakkında: «küffarın basma hat ile kitâbet icatları garip sanattir.» demesinden acı bir istihza çıkarmıştım. Odada artık eşya kayboluyordu, benim mükerrer ricalarım üzerine her taraf yığın yığın matbu eserdi: gazete, gazete, ga- zete... Kitap, kitap, kitap... Gitmek için ayağa kalktım. Pencerenin birinden bir incir ağacı göründü. Sevindim: demindenberi içime matbaa harfleri dolmuştu, bu hiç sevmediğim incir ağacı bile mâdemki iyi kö- tü bir tabiat parçasıydı, gözüme güzel görünecekti. Fakat ev sahibi ağacı göstererek sordu: — Tanıdınız mı bunu? Yüzüne baktım, incir ağacını ne diye tanıyacaktım? O, meftun gözlerle ağaca bakarak: — Bu incir ağacı, dedi, ilk Türk gazetecisi Esat efendinin kütüphanesile mezarının arasından yükselen ağaçtır. Teşekkür ederek oda kapısına doğru yürüdüm. Ev sahibi: — Siz daha ziyade yazma eserleri seviyorsunuz galiba!. dedi; bir eser gösterdi. Baktım: «Feyzullah efendi kütüphane- sinin vakfiyesi»!... Dondum, kaldım. Vaktile Emiri efendinin bir mezadda alamayıp da alana 20 sene düşman olduğu vakfiye. — Bunu ne zaman aldınız? — Dört sene evvel, Ev sahibi atlattığı tehlikeyi bilmiyordu: vakfiye Emiri e- tendi sağken alınmamıştı. Mithat CEMAL