dan ının ede- i de res- Ii de ileri iara- )OrÇ- 3 de 1861 v ol- nine mlar meli git- ulla- arih- e ti- hede - Ve nayi ettir Siyaset ve İktisadiyat 35 ki gümrüğü şuurlu olarak iktisat siyasetine âlet etti. On üç yıl- lık iktisat siyasetimizin bize ne gibi semereler verdiğini sayıp dökecek değilim.Neticeler zaten gözümüzün önündedir. Daha geçen yıl bir yabancı saltanatı gibi önümüzden gelip geçen şi- mendifer de (Şark demiryolları) devlete intikal etmiştir. Lokomotifte şoför diye kullanılmasında tereddüt edilen Türk kendi vasıtaları, kendi mühendisleri, kendi iş adamlarile Ka- radenizi Akdenize bağlamıştır. İşte şeker fabrikalarımız, Kr rık kalemiz, pamuk ve yün mensucat işleme evlerimiz, kâğıt, şişe ve daha başka fabrikalarımız ve nihayet sanayii olduğu kadar memlekette ziraati da kalkındırmak için kabul edilen zirai kombinalar projesi. İşte memlekette her çeşit istihsali ve bu yoldan milli geliri finanse etmek, yani onlara mali imkân- lar, krediler temin eylemek vazifesini üzerine alan, Osmanlı bankası hâkimiyetine son veren milli bankalarımız. Onu hissediyorum. Benim ağzımdan çıkan şu banka sözü sizde pek acı hatıralar uyandırdı. Henüz tamamen içinden çı- kamadığımız buhran yıllarından önce, size güldüğü zaman bü- tün dişlerini gösteren, ellerini uzattığı zaman aman benim pa- ramı da al işinde kullan diyen ayni bankaların kriz gelince eski Roma devrinde borçlusundan para alamayınca ciğerini kopar- maya alışmış bir bazirgân gibi çenelerinin sıkıldığını, uzanan el- lerinin göğsünüzü parçalamağa hazırlandığını görenleriniz, bu anda içlerinden gülüyorlar. Ne oldu sanki diyorlar: Osmanlı bankası gitti, yerine bir başkası geldi. Köylü gene kul, müstah- si Igene köle. Değişen bir efendi oldu. Samimiyetle, fakat kuvvetle söylüyorum. Bu düşünce yan- lıştır, Ankarada hususi bir menfaatin, diğer hususi bir menfa- atten üstün olabileceğini kabul şöyle dursun, aklına getiren bir tek kişi bile yoktur. Memlekette zümreye imtiyaz verilemi- yeceğini Büyük Millet Meclisi altı ok prensiplerini müttefikan esas teşkilât kanununa almakla isbat etmiştir. Buhran Za- manında bile devlet, köylü ve müstahsili himayeye çalışmıtır. Faizlerin indirilmesine, muhammen kıymetlerinin yüzde yet- miş beşini bulamıyan gayri menkullerin satılamaması ve bor- cun teciline dair kanunlar yapılmıştır. Fakat bu tedbirler de kâfi görülmemiştir. Atatürkün çoktan müjdelediği gibi halki