aş ol- eni ve tarihi ü an- tayda- lelerin Du te- n kıl- n mâ- : gay- tetkik ı son- ı asır- e iste- izisini, ihya tarihi şafına cu as- eserin isinin paza- ı mil- geniş- hinde, bile gelen i ken- 1 gö- ir sil- Iı ten- Edebiyat ve Sanat 149 Bdebiyat tarihile uğraşanlar, tetkikleri esnasında, bazı muharrirlerin veya san'atkârların eserlerinde, Yunan ve Lâ- tin edebiyatlarına ait mevzulara, hattâ bu edebiyatlardan ba- riz iktibaslara rastladılar. 19 uncu asırdan evvelki tezkere- ci zihniyetli edebiyat tarihçileri sadece bu iktibasları kaydet- mekle iktifa etmişlerdi. Fikir temasları büyük bir ehemmi- yet ve hattâ hararet kazanmış olan 19 uncu asır zarfında yetişmiş olan edebiyat tarihçileri, yalnız bir milletin edebiya- tına ait bilgilerin kâfi olmadığını, bu itibarla bir de yabancı edebiyatları tetkik etmek zarureti mevcut olduğunu ileri sür- düler. Kısa zamanda, her: memlekette yabancı edebiyatlarda ihtısası olmakla maruf birçok şahsiyetler yetişti. Maamafih, yabancı edebiyatların tetkik edilişindeki mevcut telâkki tarzı, Mukayeseli edebiyatın inkişafı üzerinde müessir olamazdı. Çünkü, her milletin edebiyatı yalnız kendi hususiyetleri dahi- linde ve diğer milletlerle münasebetleri düşünülmeden tetkik ediliyordu. Bir de, edebiyatları biribirine yaklaştıran sebebi, bir devrin müşterek hatlarını veya müstakbel tesirlerini tet- kik edecek yerde, sadece bu edebiyatları biribirinden ayıran ve biribirinin karşısına koyan sebep üzerinde ısrar ediliyordu. Fakat, asrın ortalarına doğru, bilhassa Alman edebiyat ta- rihçileri yavaş yavaş eserlerinde Mukayeseli edebiyat tarihine, az da olsa, bir yer ayırmağa başladılar. Fakat, ne olursa olsun, eserlerinde beynelmilel temlerden bahsetmiş olmalarına rağ- men, faraza Schlegel biraderler, iki veya daha çok edebiyatları birbirine bağlıyan rabıtalarla, bu iki edebiyatın birbirleri üze- rinde olan tesirlerile alâkadar olmuyorlardı. Yabancı edebiyat- ları tetkikte kendilerinden evvelkilere nazaran daha fazla nür- fuzu nazar sahibi olan bu iki kardeş, tesirleri araştırmaktan ve benzerlikleri izahtan ziyade, bunları mukayese etmek ve bir- biri karşısına koymakla iktifa ediyorlardı. Fakat, 19 uncu asrın ikinci sülüsünde Mukayeseli edebiya- tın vaziyeti biraz muallâk olmakla beraber, yavaş yavaş bazı büyük edebi şahsiyetler, faraza Rousseau, Byron, Goethe ara- sında bir münasebet mevcut olduğunu göstermeğe çalışan eser- lerin intişar etmeğe başladığı görüldü. Bundan başka, bu asrın başlarında Fransa ihtilâlinin sebep olduğu muhaceretlerin ede- | İ f ; & ai