70 o Her Ay Işayanı dikkat!) eder ve hareket,'ne hayyizsiz, ne de hayyiz ha- ricinde idrak ve tasavvur olunamaz; hem de hiç bir mefhum bundan daha açık ve seçik değildir; fazla olarak, hayyiz muh- telif bir çok hassaları ihtiva eder: noktalar, hatlar, satıhlar, ha- cimler gibi, Hacim mefhumu diğer bütün mefhumlara takad- düm ve hepsini ihtiva eder. Yalnız hendesi nokta mefhumu indi olup hakiki olarak mevcut değildir. O halde hayyiz, hakikatte, hat, satıh, hacimdir. Meselâ bir hacim hatlar vasıtasile; satıhlar diğer satıhlar vasıtasile, hacimler, daha küçük hacimlerle inşa olunabilir. Bunlar ne kadar parçalanırsa parçalansın gayri mü- tecanis unsurlara ayrılmazlar. Hatlarla satıh ve hacimlerin bir- leşmeleri hayyizde muhtelif şekiller vücude getirir; kendilerine mahsus mahiyetleri olan bu şekiller muayyen adedi nisbetlerle ifade olunur. Bunlardan her birinin kendine mahsus gayri ka- bili irca birer kalitesi vardır. Hepsi de prensip itibarile bütün şekil gibi ayni mahiyette olan unsurlardan müteşekildir. Bina- enaleyh hendese, mihanik ve fizikte metodun vazifesi olan şe- killeri hayyiz derununda inşa etmek, bunların hassalarını tayin etmek ve bunları teşkil eden unsurları birleştiren münasebetleri bulmak; sonra da maddi her şeyde bulunabilecek şekil ve nis- betleri aramaktır. Çünkü açık ve seçik fikirler verecek bu un- surlar olduğu gibi fikirleri idrak melekesi ve ilmin yegâne vası- tası olan müdrike ancak bunları anlıyabilir. Descartes, bilâhare daha ileri giderek, hayyiz, cismin cev- her yahut esasıdır der. Bunu söylemekle mahsüs cisimlerin hay- yizden gayri olan hassalarını inkâr etmez. Yalnız ona müdrike için açık ve seçik olarak idrak edebilecek hassanın hayyiz ol- ması, hendese ve riyaziyenin hayyize dayanarak açık ve seçik fikirlere varması ve ölçüye müsait olması, onu fazla teshir ede- rek bunların bir cevher mahiyeti olacağına hükmettirir. Fazla o- larak öz müdrike için ancak hayyizin kavranmıya ve açıkça anlaşılıp, tahayyül olunmıya müsait olduğunu söyler. Mahsüs maddenin diğer hassalarının gerek mufassal olması ve gerek mahdut ve bir zihnin ihatasından kaçmaları dolayısile bunları tasdik etmekle beraber öz müdrike ve muhayyile için müsait bir bilgi mevzuu olarak görmez. Bununla beraber fizikçiler, tet- kik ettikleri maddenin hayyiz tarafını tayin ve tesbit eder-