di Her Ay mu? Paranın mukabili olduğu metalardan başkalarına nazaran kıymetten düşmesi sevinilecek bir şeydir. Niçin? Çünkü zaru- ri ihtiyaçların temin edildiğine ve memlekette refah başladığı- na delil teşkil eder. Paranın henüz anlattığım manada nisbi kıy- metini kaybetmesinden kuşkulanacak yerde, bilâkis bu tema- yülü bir müvazene vasıtası olarak kullanmak Iğzımdır. Nasıl? Dünya piyasasında buğday ve pamuk fiyatlarının yüksel- miş olmalarının izahına çalıştığım sisteme bir zarar verebile- ceğini düşünmek bile abestir. Çünkü dünya piyasasının kıtlık veya herhangi diğer bir sebep yüzünden iç ve müstakar fi- yatlarımızdan yüksek olması (bugünkü iktısatçıların anladığı yolda değilse bile mutlak manasile) milli geliri arttırmaktan başka bir netice hâsıl etmez. Ancak dünya piyasasında fiyat- ların iç fiyatlardan aşağı bulunması halindedir ki istihsal faz- lasının silo ve ambarlarda kalması ihtimali vardır. Farzedelim ki, plânın dördüncü tatbik senesinde bulunu- yoruz. Merkez Bankasının bilânçolarından anlıyoruz ki ilk üç yıl zarfında yaptığımız buğday ve pamuk istihsali ihtiyaçtan beş misli fazla olmuş ve bu fazlanın ancak yarısı zarar vermi- yecek, yani dahildeki fiyata muadil, bir fiyatla satılabilmiştir. Ve yine farzedelim ki bu suretle istihsal fazlası mukabili ola- rak tedavülde kalmış bulunan Türk lirası üç milyondur. Bu tesbitten şu neticeler çıkar: 1 — Silo veya ambarlarda 30 milyon ton buğday ve pamuk kozası vardır. 2 — Memleket içinde bütün un ve pamuklu ihtiyacı tat- min edilmiştir. 3 — Bütün şartlar ayni kalmak kaydile geriye kalan iki plân yılı sonunda istihsal fazlamız 50 milyon tonu bulacaktır. 4 — Senelik istihsal 25 milyon ton olduğuna göre geriye kalan iki plân yılı zarfında memlekette bir tek buğday veya pamuk kozası yetişmese bile (nüfus ayni kalmak şartile) beş senelik ihtiyacımızı karşılıyacak stokumuz vardır. 5 — Böyle bir ihtimalin tahakkuku imkânsız olduğuna gö- re müteakıp iki sene içinde hiç olmazsa evvelki sene mah- sullerinin beşte ikisine güvenmek, yani 15 şer milyon ton tah- min eylemek makuldür.