140 Her Ay dar bulunca ove baş üstümde bir buçuk metre kalınlığında bir toprak tavanın heran beni gömmeğe hazır bulunduğu- nu anlayınca sokağa fırladım. Bu biraz serin olmakla beraber güzel bir sonbahar gecesiydi. Evimin karşısın- da bulunan askeri ambarların bahçesindeki bir kaç ka- vak ağacının üstünde güzel bir ay solgun ve dost yü- zile asılmış, dünyamıza eski sükünetini vermeğe, bizi hiç bir şeyin değişmediğine inandırmağa çalışıyordu. Uzakta bir çeş- me sesi gecenin bu münasebetsiz saatinde sokağa dökülmüş halkın uğultusuyla yarışıyordu. Yolun ortasında -her iki du - vardan kendi yükseklik nisbetlerine göre uzakta durmak şar- tile- yürüdüm. Fakat gözlerim daha ziyade kavak ağaçların- daki ayda idi. Ne sakin, ne mütebessim bir yüzü vardı. Ona bakarken kozmoğrafyanın bize öğrettiği çiğ hakikatlere kızar gibi ol- dum; pekâlâ bu munis ve aydınlık çehreye ibadet edilebilir, onda hayatı idare eden gayri mes'ul kuvvetlerden biri mmev- cuttur sanılabilirdi. Sonra bu mütebessim çehrenin şimdi şu anda bile kimbilir ne korkunç yıkılışlarla dolu olduğunu dür- şünerek ürperdim. Bizim kürreyide böyle uzaktan gören bir insaniyet tasavvuru ne kadar korkunç. Kim bilir o anda ar- zımızın solgun bir kandil gibi yanan yuvarlağına karşı, onun kendi sefaletlerinden habersiz kaç yüz bin dua yükseliyordu. İkinci bir sarsıntı bir yuvarlanma tehlikesi bahasına beni bu düşüncelerden uyandırdı; ve daha ihtiyatlı bir yürüyüşle dost aramağa çıktım. Bütün şehir ve çok acayip bir kıyafetle ayakta idi; don ve gömleğile fırlamış erkekler kapıların önün- de giyiniyorlardı; ekseriyet yarı çıplaktı ve insana bir nevi şarkkâri mahşer manzarası veren dört yol ağızları vardı. Kadına gelince... Hakikat şu ki bu zelzele sayesinde ben Erzurumda birkaç kadın yüzü görebildim. Uykusuzluğuma rağmen o gece beni o kadar sarsmadı. Beklenilmiyen şeylerin getirdiği değişiklik bir gece için ne olsa çekiliyor. Zaten beş on dost birleşmiştik; Ve söylemeğe lüzum yok ki bana konuş- ma az çok her şeyi unutturdu. Yalnız gece ilerledikçe bende bir sabah olsa temennisi kuvvetleştiğini hatırlıyorum. Sabah olsa... Gece yarısı zin-