132 Her Ay Üstünde dehanın parladığı şahikadır o... Shakespeare, bu ha- rikulâde varlığın içine bir âlem koymuştur: gurur, hiddet, 1z- tırap, cinnet, iyilik, keder, yeis, hasılı insanın bütün duygu- larını ve ihtiraslarını... Çünkü Lir safha safha bütün bu haller- den geçiyor. Onu ezip harap ettikçe bu ruh genişliyor ve top- rağa doğru iğilerek orada o zamana kadar görmediği, bilmedi- gi en haşmetli, en vahşi hakikati görüyor: düşkünlerin sefale- tini, onların ıztırabını... Artık onlarla ağlıyor, onlar için ağlı- yor ve her şeyin ne kadar boş, insanlara oyuncak olan ve onla- rım arzusunu, ihtirasını ateşliyen her şeyin ne kadar kıymetsiz olduğunu anlıyor. Nihayet bir an geliyor ki, felâketin darbesi altında Lir ya- vaş yavaş sosyalist oluyor. Tamamile... Misal olarak işte şu sa- tırları okuyun: — Paçavralar içinde en zayıf kötülükler meydana çıkıyor- lar, halbuki güzel elbiseler ve kürklü mantolar her şeyi gizli- yorlar.» Yani buyur kürküm hikâyesi... Shakespeare'in kahrama- nında bile ayni fikir! Bazan Lir, Shakespeare gibi bedbindir: — Hele bakın şu ağzını aça aça gülen, çehresi elbiseleri al- tında fazileti kar gibi yağdırıyor sanılan kadına! Kendisine şehvetten bahsolunduğu zaman yüzünü buruşturuyor, fakat azgın kısrak bile onun kadar iştahlı atılmaz erkeğe...» İşte Lir'in ağzından bunun gibi bir çok sözler yaradılışı- mızın muamması üzerine açilmış birer pencere gibidir. Fakat Shakespeare'in tiyatro dehası şurada tecelli etmektedir ki bü- tün bu felsefeler, hikmetler eserde kuru, mücerret olarak kal- mıyorlar, facianın hareketlerile kaynaşıyorlar, onu tamamlı- yor, izah ediyorlar, Lir'in içini kemiren iki müthiş ıztırap var; biri hain kızla- rının kendisine yaptığı fenalık, diğeri düştüğü zillet ve sefalet... Fırtına altında serseri dolaştığı kayalıklarda bile bu fırtınayı duymuyor gibidir, çünkü içinde gürliyen fırtına daha müthiş- tir. Hatta tabiatın kudurmuş unsurlarına sesleniyor, onları ken- disi çağırıyor: