Edebiyat ve Sanat 133 — Gürleyin, rüzgâr ve gök pürültüsü! Siz benim kızlarım değilsiniz. Ben size hiç bir zaman krallığımı vermedim. Bana itaate mecbur değilsiniz.» Alçak Regan, babasını, yanında bulunan şövalyelerin ya- rısmdan mahrum ederek dışarı attığı zaman, Lir ona öyle de- rin felsefi hakikatler söylüyor ki dinlerken insanın kalbi dara- lıyor: — En fakir dilenci bile yoksulluğunda fazla bir şey bula- bilir. Eğer insana yalnız kat'i surette muhtaç olduğu biraz şey verilmezse, onun varlığı hayvanlarınkinden daha acıklı olur- du. Sen bir prensessin; eğer kendini sadece soğuktan muhafaza etmek istiyorsan niçin vücudunu sıcak tutmıyacak olan bu muhteşem libasları giyiniyorsun?» İşte Lir'in ağzından bizi hep böyle düşündüren âkilâne, hakimane sözler dökülüyor ve bu sözler açık kalb yarasından onun kanile beraber akıyor. Dramın alâkasını mütemadi su- rette şiddetlendiren ve bu suretle yegâne trajik birliği vücude getiren de yalnız bu azaptır, bu yaranın sonsuz azabıdır.' Kralın yolu üstünde taklak atan, taklit yapan, zehirli nük- telerle oklar fırlatan bir soytarı vardır. Bazı münekkitler: «Shakespeare bu soytarıya zekâ vermiştir, fakat yalancı kah- kahalarla hakiki neş'eyi unutmuş olan bu mahlüka bir ruh vermemiştir. Krala karşı olan sadakati de muhabbetten uzak bir bağlılıktır!» diyorlar. Bir kısım münekkitler de soytarının ıztırabı samimi, muhabbeti samimi, göz yaşları ve kahkahaları samimi olduğu kanaatındadırlar. Bu takdirde efendisinin düş- künlüğü karşısında soytarının sahiden içi sızlamakta, yüreği parçalanmaktadır. Maamafih dramdaki bu soytarı rolü etrafın- da dönen bu zıd kanaatlerde bile birleşen bit nokta var ki o da Shakespeare'in eserindeki en basit şahısların en mühimleri ka- dar'bir tetkik sahası oluşudur ve hepsinde en kuvvetli alâka bağları düğümlenmektedir. Dağda, kayalıklarda geçen sahne Shakespeare'in en hari- kulâde buluşlarından biridir. Klâsik Yunan faciasındaki Kral Ödipüs gibi zavallı âma Gloster de ebedi bir geceye gömülmüş olarak ölümü arıyor; kendisini yüksek bir dağın tepesine çıkarı- yor ve oradan boşluğa atılmak ümidini besliyor. Oğlu Edgar onu