AR ama Edebiyat ve Sanat (41 -mel biri gelse onu sevmiyecek mi? O zaman bahtiyarlık ona, tasa bana düşecek.» «Şüphe»; bu, hiyanet için şüphe değil; şüphe aşkın kendin- dedir: (Bana şunu dedin: «Bütün gün seni seviyorum» fakat sen beni değil aşkı düşünüyorsun. Bana şunu da dedin: «Islak gözlerim, seni unutmadıkları için, yatağa girince uzun zaman açık ve uykusuz kalıyorlar.» fakat sen öpen ağzı değil öpülü- şü düşünüyorsun! .. Aşk bir ihtiyaçtır, benim yerimde başkası olaydı daha az mı sevecektin?) «İtiraf» tan: «... Öfkeliyim, taşkınım, huysuzum. Hiçi hiçi- he seninle kavgalar çıkarıyorum: — Sevgili, seni bu kadar fe- na seviyorsam, bu, seni çok sevdiğimdendir! .. Seni üzüyorum, azarlıyorum, haşlıyorum. Sen daha ra- hat sevilmiş ve daha çok bahtiyar olurdun; ah eğer bu dünya- da neyim varsa sen olmasaydın ve bu aşk bütün düşüncem ol- masaydı.» «Endişe» de; şairin endişelerindeki inceliği görüyoruz: «Çocukça, havai, şakrak bir gürültüyle gülüyorsun. Senin bu gülüyorsun, iyi gü- lüyorsun. Ne vakit ki evde böyle sıhhat eker aydınlık serper- sen, kendi kendine yetiyorsun demektir! Bana emniyet gelmek için sen biraz bitkin ve iztiraplı ol- malısın. Seni zayıf görmeğe muhtacım. Sen böyle şakrakken ben endişe içindeyim.» «Düşünce», sevmek nedir onu düşünüyor: «.. İnsan kendi içinde kendini sever, Eğer biri bizi seviyorsa, sevginin zevkini büsbütün artırmak için, siz de onu seversiniz. (Neye severiz?) İlâhi, sevgi başlamıştır da ondan!» z İşte «Adese» şiiri; şair sevgiliyle balayı seyahati yapmıştı. Bir çok fotograflar aldılar. Albümler doldu. Sevgili şimdi on- ları gösteriyor: «Onları görmek istemiyorum. Bu fotograf kli- şelerini götür... Onlarda her şey ölür ve boğulur, Onların üze- rinde © tatlı mazi, kendi renginden, kendi kokusundan, kendi müziğinden mahrum edilmiştir. Adesenin koyduğu hantal taf- silât...»