Edebiyat ve Sanat 131 çıkıyor. Fakat bütün drama, hatta Kral Lir'den ziyade hâkim olan odur. Vakıa onu görmüyoruz, isminin söylendiğini duy- muyoruz, fakat hep onu düşünüyoruz. Münekkit Adolphe Bri- sson'un vaktile yazdığı gibi: «Kordelia, Lir'in gamlı semasında parlayan bir tek yıldızdır ki titreyen ışıkla onun yorgun, sen- deleyen adımları aydınlanmaktadır.» Kordelia'nın bir hariku- lâdeliği de hiç bir lâhza karakterinin vahdetini bozmayışıdır. Öbür kızlarından canını kurtarıp dağlara kaçan babasını tekrar kolları arasına alarak çocuk gibi okşadığı, uyuttuğu mecliste bile beyhude bağırıp çağırmıyor. Yine ayni vakarlı prenses- tir, önce gördüğümüz deruni bir hayatla canlı, sessiz ve i- çine toplu bir prenses! Böyle bir şahıs âdeta bir mucize sa- yılır. Fakat hakiki bir mucize! Diğer şahıslar da daha az hakiki değillerdir. Meselâ Regan ile Goneril, iki kız kardeş. Bunlar da oldukça aktüeldirler. Bu gün bile, dünya denen iyilik ve fenalık sahnesinde kocalarını bütün varını kendilerine bağışlamış olan babalarına karşı kö- rükleyen, hizmetçilerini onlara hürmetsizliğe teşvik eden al- çak ruhlu kızlara tesadüf edilemez mi? Balzak bile «Gorio ba- ba» da ve Fransada «Serbest Tiyatro» nun bütün muharrirleri bir çok eserlerinde realizmi bu kadar ileriye götürememişler- dir. Shakespeare bunların hepsinden evvel hepsini bastırıyor. Dramın neresine baksak ayni güzelliğe, ayni karakter az- mine ve yüksekliğine rastlıyoruz. Kent, cesur dost, derhal ağ- zına geleni söyleyen serdengeçti babayiğit, altın gibi saf bir adamdır, Üç cümlede kendi kendisini ne iyi tasvir ediyor: «Bana kim itimad ederse ona namusluca hizmet ederim; na- muslu adamların ve az konuşanların yanında bulunmaktan hoşlanırım; lüzumu takdirinde döğüşmeyi bilirim; fakat pek öyle herkeste bulunmayan en büyük hususiyetim sadakattir.» İşte yüksek bir şahıs daha: Krala olan sadakatini gözleri- nin oyulmasile ödeyen zavallı Gloster. İşte içi berrak bir baş- kası: Karısı Goneril'in alçaklığına karşı yalnız içinden isyan eden ve nefretini kusan âciz Albani dükü... Bütün bu çehreler Kral Lir'in etrafında dolanıp titriyorlar, tıpkı ulu bir ağacın etrafında titreşen ormanın sazları gibi... Lir bunları bulutlu, kederli alnı ile hükmü altına alıyor.