MİLLİ EDEBİYAT Yazan : Halid Ziya UŞAKLIGİL İtiraf etmek lâzım geliyor, öyle zamanlar var ki idrakimin itlâsına hükmetmek mecburiyetinde bulunuyorum. İflâs tabiri belki fazladır, bu hâdiseye daha doğru olarak bir nevi sislenme demelidir. Meselâ Bergson'dan bir sahife olur ki, birdenbire, onu okuyup bitirdikten sonra anlamadığıma karar veririm, sanki id- rakimin üzerine bir sis tabakası çökmüş ve onun arasından haki- min fikrini görmek imkânını selbetmiştir. O zaman kitabı bıra- kır, ve bir sigara yakarım. Tütünümün dumanı idrakimin sisine karışınca, garibdir, onu daha ziyade kalın yapacağına, bilâkis bir tarafından yırtar, ve o aralıktan bir ziya huzmesi akarak, id- rakime münevver bir yol açar. İşte ne vakittenberi, şu satırlara serlevha olan iki kelimeye karşı gene idrakime müstevli bir sis tabakası altında o ziya huz- mesini aramak istiyorum: Milli edebiyat. Bunun altında sakla- nan manayı açıkça, bir yanlışlığa imkân bırakmıyacak surette, görmeğe çalışıyorum. Bugüne kadar o imkânı bulamadım. Milli edebiyat!.. Bu ne demektir acaba?. Eğer milli edebi- yatın kendisine ait olmak lâzım gelen vasıfları, onun doğabilme- sine hizmet edecek şartları, velhasıl bizde öyle bir edebiyat ya- ratmak çareleri, ondan bahsedenler tarafından bize bildirilmiş olsaydı, ne ben, ne benimle beraber bu işle alâkası bulunanlar beyhude bir zahmete girmiş olmıyacaktık. Evirdim çevirdim, milli edebiyat ne demek olduğuna katar verebilmek için aksini aldım, milli olmıyan edebiyat dedim, onu da bulamadım, bu tâbiri başka lisanlara terceme ettim, meselâ htt6rature nationale diye fransızcasını buldum. Bu, folklore ol- masın diye düşündüm, olmadı, türlü şerhlerle tefsire kalkıştım,