114 Her Ay Bu eser, tarihi devirlerde edebi hareketler ve mahsulleri arasındaki münasebeti, dar hacminden gelen bir ihtisar zaru- reti içinde sathi görmüş olmasına rağmen öteki edebiyat tarih- lerinin bütün kalıplarını kırmış, eserlerle devirlerinin hâkim varlık telâkkileri arasındaki alâkaya felsefe kültürü olan bir edebiyatçının daha toplu ve kavrayıcı dikkatile bakmıştır.» Bu hüküm, benim o kitapta varmaya savaştığım gayeyi ihtiva ediyor. Her yeni tecrübe gibi onun da eksik tarafları ol- duğunu herkesten önce bu kitabın müellifi itiraf eder. Edebi- yatımızın tetkiki hakkındaki görüşlerimi söylemiye böyle bir kitabı yazmaya beni sevk eden sebepleri anlatmaktan başlıya- z yım: i Bizde edebiyat tarihi sahasında otorite tanılan zat, profe- / sör Fuad Köprülü'dür. Filhakika Ziya Gökalp'in Durkheime İ içtimaiyatının metodlarını memlekete sokmasından sonra bu metodla Türk edebiyatını ilk inceliyen Fuad Köprülü olmuş- tur. Kendisini bu tarzın bizde birinci mümessili saymak lâzım- e ei e a ep dır. Köprülü, monografik tehlillerle işe başlamış; bilhassa Türk i : tarihini kendi hususi çerçevesi içinde tarayarak bu arada Türk edebiyatını bir terkip manzumesi haline sokmaya çalışmıştır. i k Türk edebiyatı tarihi adlı ve en toplu eserinin 25 forması k intişar eden kısmında kitabının gayesini şöyle tesbit ediyor: i t «Menşe'lerden bu güne gelinciye kadar Türk vicdanı ede- j O bisinin ne gibi tezahürlerde bulunduğunu, içtimai şe'niyette ol- | duğu gibi, yahut ona yakın bir surette gösterebilmek: işte baş- ii n lıca gayemiz!» t Bu sözler, bize Fuad Köprülü'nün ne yapmak istediğini k çi pek güzel gösteriyor. Edebiyat tarihini, «umumiyetle tarihin - ” 5 daha sarih ifade ile medeniyet tarihinin «en mühim bir kısmı» i addeden bilginimiz, edebiyat tarihinde, «Milletimizin uzun â- b te sırlar esnasında geçirdiği fikri ve hissi tekâmülü müş'ir mah- ğ sulâtı kalemiyeyi tetkik» etmek emelindedir. Emel bu olmakla n A I beraber, Fuad Köprülü'nün verdiği eserlerde eridüsyon galip X noktayı teşkil etmiş, «mahsulâtı kalemiye» nin kendisini bize de keşfettirecek cihetler malümat ve tarihi intikatlar içerisinde vi gölgeli bir halde kalmıştır. Bence sayın profesörün, küçük tah-