Talit | se- dur, gün- 1 çi- kur- isak tap- elen ıcak Edebiyat ve Sanat yanın nesrinde çerçeve vardır; bu, hedefe yürüyen nesirdir. Bu noktadan Halit Ziya bizim nesrimizde ilk adamdır Bizde, yakın zamana kadar resimde prespektiv yoktu, mu- sikide hâlâ armoni yok. Edebiyatımızda da terkip ve tahlil yok- tu, ve bir kelime ile «kül» yoktu. «Kül» ün en kuvvetli manzarası kitaptır. Fikret nazımda, Halit Ziya nesirde iki mühim şey verdiler: «Kitap» 1. Rubab'daki manzumeler bir kitapta yan yana durmaktan korkmadı. Çünkü mevzularının, kıyafetlerinin tenevvüile, bir kitapta toplandıkları vakit, birbirlerine benzemek tehlikesine düşmüyaorlardı. Cenap kendi şiirleri için bu tehlikenin mevcut olduğunu gördü. Manzumelerini kitap halinde basmadı. Nesirde «kitap» ı Halit Ziya verdi. Halbuki Cenabın nesir- leri de kitap halinde basıldı, hatta ciltlettirildi: yine kitap ola- madı, Ve onun için Serveti Fünun, edebiyat devri olarak, Fikret- le Halit Ziyanın adını taşır. Her saadetin bir musibet tarafı vardır. Abdülhak Hümidin de edebiyatımız için saadet olan eserlerinin bir felâketli tarafı vardı: Hâmit, bizim edebiyatımıza, büyük lâkırdı yazmak me- rakını getirdi. Serveti Fünun bu merakı bir parça azalttı. Bunu yapan da en çok Fikret, Halit Ziya, oldu. Artık Türk edebiya- tında çukur mutlaka uçurum, taş mutlaka ehram değildi. Vakıa Leconte de Lisle der ki: «Şiir, ifrattır.» Fakat bunu Hugo'yu i- zah için der, Halbuki, Hugo kadar kocaman bir adamın bile bu ifratına uzun müddet tahammül edilmedi. Halbuki biz, Hâmide bu ifratları için bayıldık. Bu hastalıktan bizi Serveti Fünun biraz kurtardı. Yalnız Serveti Fünunda, mevzu ve medlüldeki tabiiliğe rağmen, Hâmid'in kelime ifratçılığı devam etti. Bu if- ratın da en başında Halit Ziya ve Cenap var. Lâkin Halit Ziya, buna mukabil, nesrin kolunu büktü; li- sanı yendi. Kelimelerle kopardığı kıyamet, bir örsün üstünde yeni bir dil döven adamın çekicinden çıkan gürültü kadar za- ruridir. Halit Ziya, başkalarından, ehemmiyetli bir noktada daha ayrıldı: