20 Nisan 1939 Tarihli Her Ay Dergisi Sayfa 145

20 Nisan 1939 tarihli Her Ay Dergisi Sayfa 145
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Edebiyat ve Sanat 147 ğım kanaati var, Daha samimi olayım ister misiniz? Bu yaşa- dığım hayat o kadar benim değil ki her hangi bir saatimde bi- risi gelip de bana (haydi kalk, sıran geldi, kendi kendin ol!) diye bağırsa sanki böyle bir şey mümkünmüş gibi inanıp koşa- cağım. Bu his bende o kadar kuvvetli... Her hangi bir kala- balıkta kendimden başka herkes olmağa razıyım. Ah, bir elbise değişir gibi hüviyetini değiştirebilmek. Lâalettâyinin içinde kaybolmak, bir avuç kum içinde bir kum tanesi olmak ve böy- le olduğunu dahi bilmemek. Ne bileyim, bir maske, bir nume- ro, bir sicil varakası, bir manivelâ, bir çark, bir düğme, her şey olmak, yalnız... Felâketim şu ki ben zaman zaman kendini bulan adamım. Niçin gülüyorsunuz? Beni bir budala zannetmeyiniz, bu gülü- şünüzden sizin bu azabı tanımadığınız anlaşılıyor. Kendi ken- dini bulmak... Bu hakikaten korkunç bir şeydir, fakat ayni za- manda güzel ve şayanı dikkat bir eğlence de olabilir. Bir sar- hoş tasavvur ediniz ki kadeh elinde ve sofra başında birdenbi- re uyanıyor, kendisini ve etrafını görüyor, eşya ile, zamanla kendi arasındaki alâkanın istihzasını seçiyor, bu betbahtı zan- netmem ki bir daha kolay kolay kendinden geçirebilesiniz, el- veda alkolün unutturucu cenneti... Bu uyanıs, şüphesiz ancak bir dakika veya bir saniye için olabilir, fakat bu saniye, bir u- çurum başında birdenbire gözleri açılan bir adamın ürperme- sile doludur. Bakınız bu ilk önce nasıl oldu? Daha henüz çocuğumuz öl- memişti, bir kış gecesi karım ve çocuklarımla beraber oturu- yorduk. Ben yazı yazıyorum, oğlum ayaklarımın dibinde oynu- yor, karım biraz ötede zannedersem bir şey örüyordu. Küçük kızım onun dizlerine abanmış, elinin hareketlerile beraber gi- dip gelmeğe çalışıyordu. Odamız sıcak ve sakindi. Bu aile ve ev dediğimiz acayip kuruluşun o cins anlarından biri idi ki dı- şarıdan aydınlık ve buğulu penceremize, odanın içinde arasıra gidip gelen gölgelerimize bakan her hangi bir yolcuya ufak bir kıskançlık hissi verebilir ve boş geçmiş ömrü için onu acı dü- şüncelere daldırabilirdi. Nasıl oldu ben de bilmiyorum, birdenbire olduğum yerde çok uzun bir uykudan uyanmış gibi doğruldum ve etrafıma şaş-

Bu sayıdan diğer sayfalar: