ren- nden veya > bu doğ- e bu ızlar, 'ETİT- nma- men, Ibuki ıl et- sidir. baş- haki- sinde n u- . şar- ıe ile şu gi- Edebiyat ve Sanat Bedmesti gazab elimde bir cam Dursun diyorum şu seyli eyyam Yansın nesi varsa kâinatın Lâkin bu derin süküt dinsin Kaldım mı demiş miydi yolda bir gün Hindistanın denizlerinde. gibi hakikaten bir çok güzel mısra ve beyte tesadüf etmek müm- kündür. Fakat tek bir sahifeyi ayni kudretle sonuna kadar gö- türdüğü pek nadir olduğu için bu cins mısraların verdiği mes- tden çarçabuk ayılırız. Denebilir ki Hâmidin dehası bizi bir viranede ayıltmak i- çin vakit vakit bir sarayda mestetmekten hoşlanır. Hakikaten acemice mısralara, şiirin ateşinde pişmemiş ham madde halindeki düşüncelere, o lüzumsuz hasbihallere, o tek- rirlere, o tezatlara viraneden başka ne isim verilebilir? Dikkat ettim Hâmidi sevenlerin çoğu onu sadece fikri için seviyorlar. Bir kere şiir düşünce değildir, şiirdir ve evvelâ şiir olmasını ister, sonra bunu böyle kabul etsek bile Hâmitte dü- şünce dediğimiz şeyin de epeyce ayıklanmaya muhtaç olduğu- nu unutmamalıdır. Çünkü alelâde bir sözü, ölçülmüş biçilmiş lâalettayin bir cümleyi bir fikir zannedenlerimiz hâlâ çoktur. (Yerden büyük seccade, gökten büyük kubbe olmaz), (Tabut o hatibi sam ve epkem) yahut Süleyman Nazif'in o kadar beğendiği: Çıktım semavata hâk berser İndim semavat ile beraber tarzındaki mısralar bu cinstendir, ve Hâmidin eserinde lüzu- mundan fazla mebzuldür. 8