Fikirler ÖLÜM ve HAYAT Yazan : Roger LUTİGNEAUX Aşk müstesna, hiç bir mevzu yoktur ki, insanlara ilham ettiği vâhi, tehlikeli, hatta divanece tahayyülât itibarile ölüm- den daha velüt olsun. Ölümün mahiyetini kavramak kabil ol- madığı için, hayalin hezeyana düşmesine hiç bir engel yoktur. Hayal boşluktan, yokluktan ibaret ve cisimsizlikler yaratmağa son derece müsaittir. İlk insanlar böyle yapmışlar, onların ah- lâfı bu yolda devam etmişlerdir. Muasırlarımızın yaptığı da bundan başka bir şey değildir. Ölümün manasını tesbit husu- sunda anlaşamıyanların, yer yüzündeki mevcudiyetten sonra, yer yüzüne gelmeden evvelki halin tıpkısını kabul etmemekte .gösterdikleri taannüdün sebebi ne olabilir? Akıl ve muhakeme bu noktada garip hükümlere varmakta- dır. Her başlıyan şeyin bitmesini tabii bulduğumuz kadar, her doğanın ölmesini de gayet tabii buluyoruz. Hayatın bir niha- yete ermesinin zaruri olduğu âşikârdır; nitekim, hayat «ölüme mukavemet eden hareketlerin heyeti mecmuası» diye tarif edil- miştir. Böyle olunca, ölümün başlıca şeniyeti varlığın temeli ol- duğu; hayatın, bu ölüm ortasında, ebedi gecenin karanlıkları- nı yalayan gelip geçici ışıklar gibi, tek tük, tesadüfen ve âdeta yanlışlıkla zuhura geldiği neticesine varılıyor. Ölüm mukadder ve cihanşümuldür; hayat, bunu göstermek ve yegâne mutlak varlığın ölümden ibaret olduğunu isbet etmek için tekevvün ediyor gibidir. Fakat, karşısında her şeyin geçici ve beyhude göründüğü bu «şeniyet» in hakiki mahiyeti nedir?