Felsefe, Ruhiyat ve İçtimaiyat 45 (sürat) bütün sarihliğini kaybeder; bilâkis sürati sarihleştirir- sek mahal bütün kat'iyetini kaybetmektedir (1. Hulâsa atomun bünyesinde illi bir zaruret yerine ihtimali bir muayyenlikten bahsedilebilir. Bir elektronun bizim tarafımızdan farkedilehil- mesi için ayni neviden diğer bir hareketle karşılaşması lâzım- dır. Elektronun neşrettiği en küçük parça bir guantum'dur. Bu neşir esnasında o ziyadan şiddetini tahmin edemiyeceğimiz bir darbe alır. Biz yalnız, muhtelif şiddetteki darbelerin karşılıklı ihtimalini kaydedebiliriz. Hulâsa maddenin tekâmülünde cisim- den cisme, atomdan atoma atlamak hususunda mühim bir dıvar ortadan kalkmıştır. Maddenin Evvelâ, muhtelif cisimleri birbirinden ayı- ran eski kimyanın aşılmaz farkları kaybol- muştur. Radyomdan kurşuna kadar bir kaç cisim istihalesinin olduğunu bizzat müşahedelerle radioacti- vite göstermektedir. Cisimler arasındaki farkın yalnız bu karşılıklı tesirler sisteminden ileri geldiği anlaşılmıştır. Saniyen: Atomu vücude getiren bu karşılıklı tesirler sis- temi illi bir zencire bağlı değildir. Orada ancak kuvvetli bir ih- timaliyet derecesine yükselen istatistik kanunlar mevzuu bah- solabilir. Bu demektir ki atomun tekâmülünü illiyet zinciri ile tayin etmek, yani mazi ve hal hakkındaki bilgi ile istikbali kat- iyetle aydınlatmak mümkün değildir. Çünkü bu karşılıklı te- sirler sisteminin itimaliyetinde, istikbalin dalma maziden fark- lı olmak imkânı vardır. Salisen: Maddenin bünyesi ve tekâmülü, fiziki mutalara nazaran, ancak parçalar ve bütün münasebetini ifade temek üzere uzvi bir sistem halinde tasavvur edilebilir. O suretle ki bu 'uzvi sistemde parçaların gayri muayyen değişmesi bütünün mütemadi cereyanı içinde kaybolur. Böylece kâinata iki dere- celi bakışımız anlaşılır: Üstte,bize kat'i bir determinizm manza- rası veren eşyanın ilk görünüşü, onun altında ancak istatistik kanunların cari olabileceği ikinci ve derin manzara. Bununla beraber onlar iki ayrı manzara olmayıp rasıdın âletlerini de- giştirmesinden dolayı meydana çıkan «vahdette kesret» ' ha- lindeki uzvi ve tekâmüli âlemin görünüşleridir. tekâmülü 41 A. S. Eddington: Ayni eser. (Shf. 225 - 230)