20 Nisan 1939 Tarihli Her Ay Dergisi Sayfa 110

20 Nisan 1939 tarihli Her Ay Dergisi Sayfa 110
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Her Ay 112 duğunu fark bile ettirmez. Hangimiz gülün kokusunu ve ren- gini onun şeklinden ayırırız? Hatta daha iyisi gülün kendinden ayrı bir kokusu ve rengi olduğunu ancak zihni bir tecrit veya lâboratuar ameliyesile hatırlarız. Abdülhak Hâmitte işte bu bütünlük yoktur, en muhteşem mısraları - ki tesadüften doğ- duklarına şüphe etmem - manzumeleri bile malüldür ve bu yüzden eseri içinde yer yer, parça parça çok güzel peyijazlar, nadir şeyler görülen hacimsiz, şekilsiz bir rüya hissini verir- ler. Fakat buna aldanıp da onu fikre merbut bir şair de sanma- malıdır. Her şeyden evvel bir mağmum şairi olmasına rağmen, onun dehâsını manzumenin şekli ve kafiye idare eder. Halbuki ilhamımız vasıtanın telkinini sadece bir hadde kadar kabul et- meli, onun emrine girmemelidir. Hâmitte ise iş bunun aksidir. Kalemin başını kafiye çeker, En güzel eseri olan Makber baş- tan aşağıya bu kafiye zaruretinin kurbanıdır. Büyük ve haki- ki şairin lisanın kolaylıklarına karşı daimi bir mücadele içinde olması lâzımgelir. Hâmitte bu mücadele yoktur. Kalemin u- cundan damlıyan mürekkep lekesini bile kafiyeye uymak şar- tile manzumeye sokabilir. Aksi takdirde: Akrep mi yedim yılan mı yuttum Yazdıkça mürekkebi kuruttum. Lâkin yerimiz olur kovuklar Komşuysa kümesteki tavuklar, Yaz gelse yanarsınız sıcaktan Kış geldi mi dondurur soğuklar... Yahut: Anlardı ne derse bir Fransez Eylerdi bir Anglezle sohbet Ya kahve ya çay içerdi erken Kalkıp piyano çalardı derken. kabilinden acibeleri insanın durup dururken yazmasını ne ile tevil etmeli? Makberin güzel tarafları şairin bir gece kuşu gi- bi 'karanlık ve acı çığlıklar attığı nadir mısralardır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: