bir Edebiyat ve Sanat 135 hakikata kendi bildiğim ile amel etmekle vâsıl olurum, deyu sa'y edenlerin ahvalini temsil tariki ile beyandır. Yani meselâ böyle olan ve mürşidsiz yola giden kimsenin hali her meyve kangı şecerde bittüğin bilmeyen ve gönlü üzüm istedikte erik- te biter sanan ve erik ağacı deyu ceviz ağacına çıkan kimse ve cümle renkleri siyah sanan âma gibi olur. Yunüs Emre kuddise sırrıhü bu hâli kenduye nisbet etti. Câizdir ki kendi bir zaman böyle mürşidsiz çalışup bir şey hâ- sıl edemeyüp sonra mürşide vardı ola. Ve dahi câizdir ki ken- dusinden muradı gayrilere târiz ve tenbih ola. Kerpiç koydum kazana poyraz ile kaynattum Nedir deyüp sorana bandım verdim özünü Yunüs kuddise sırrıhül aziz hazretlerinin bu beytten mu- radi kendüliğinden riyazat edenlerin riyaziyatının hâsılını tem- sil tariki ile beyandır. Yani bu gibilerin hali heman poyraz ile çamur kaynadup yemeğe ve yedirmeğe benzer. Zira bir kimse kendi her ne yerse isteyene de andan verir. Pes imdi poyraz taamı pişirmek değil belki dondurur. Farazi pişirir olduğu tak- dirce çamur yemeğe yaramadığı gibi, böyle riyazattan da gr dayi ruh hasıl olmaz. Gıdayi ruh olmayıcak marifetullah ve ilhâmatı rabbaniye ve vâridati ilâhiyye hasıl olmaz. Belki ça- mur yiyenlere marazi cisim hasıl olduğu gibi ol riyazattan da marazi kalp hasıl olur ki sui hulk ve dahi vesvesei şeytaniyye ve efkâri fâside misillülerdir ki bunlar mühliki kalbü ruhü sırdır, Poyraz ile dediği mâyei Muhammediyye ve telkini mürşid olmadığına işarettir. Bir misali de budur ki kış günlerinde bir meyve zuhur et- mez. Pes imdi, indi, souk mücahede ile nesne hasıl olmaz. İmdi mürşidin nefesi ateşinden telkin çakmağı ile tâlibin kalbi kavına bir kıvılcım yetişmezse yahut kümmelinin nazarı billâruna tâlip kendini teslimi tam ile mukabil gelmezse emeği hebâdır. Her ne kadar sâ'y ederse zayi'dir. Ol ateşi bulup çi- gerini tabh edemez, Nitekim yönün ocağa dönmeyen her ne ka- dar üfürse ocağı yakamaz ve taam bişüremez, lâzım gelür ki çamur yiye. Pes imdi bunun emsali kimseler dâim çamur yer-