40 Her Ay Çocuklar, üç yaşına kadar sarsak ve insicamsız hareketle- rini düzelterek bunların bir virtüozu haline geldikten yani isabetli ve isabetsiz denemelerden muvaffakiyetli ve isabetli hareketleri kontrol ve taklit sayesinde itiyatlara kalbederek hareketlerine hâkim olduktan sonra en çok sevdikleri kimse- lerin portrelerini kendi vücutlerile taklit ettikleri gibi ellerine geçen bir kalemle bunların portrelerini yapmaktan da ayrıca zevk duyuyorlar. İilim ve sanat tarihlerine bakılırsa bunların en iptidai te- zahürlerinin müşabehet denilen benzerlik alâkasına dayandığı görülür. Yazının ilk şekli olan portre bu alâkadan doğduğu gibi edebiyatın ilk inkişafı da «teşbih», «istiare», «mecaz» dediğimiz muhtelif portre şekillerile vücut bulmuş gibi görünüyor. İlim- lerde de tahlil, tasnif ve izaha tekaddüm eden bir tasvir devre- si görülür ki portre yapmaktan başka bir şey değildir. Bir şeyin portresi o şeyin ayni olmadığı gibi gayri de de- gildir. Portrenin bütün mana ve sırrı da buradadır. O, bizi as- lile kendisi arasında sallandırır gibi olur. Bunun için portrenin aslına yaptığımız muameleyi kendisine yapmayız. Meselâ dos- tumuzun bir portresini görünce sempati ve tebessümle muka- bele edersek de selâm verip konuşmaya girişmeyiz. Eğer port- re bizi bu derece aldatacak gibi yapılmışsa o, artık bir portre değil Fransızların «trampe d'auil» dedikleri bir «göz alda tan» dır. Portrenin meziyeti, idraki aldatacak bir göz aldatan derecesine gelmemiş olmasındadır. Sanatta makbul olmıyan taklit de bu «göz aldatan taklidi» olsa gerektir. Yoksa benzer- likleri görmek ve yapmak insanın ve beşeri bütün kültürün temelini teşkil eder. Eğer portre yapamasaydık insan da ola- mıyacaktık. Nitekim hiç bir hayvan portre yapmamış ve ya- pabilecek gibi değildir. «Her Ay» da sempati ile çizilmiş port- reler görmek bana son zamanlarda bu hususta yapılan ince tahlilleri hatırlattı. Bunların bir fantezisi mahiyetinde olan bu satırlar, yapılan portrelerin orijinalliğini sezdirecek gibi midir? bilmiyorum. Prof. M. Sekip TUNÇ