Edebiyat ve Sanat 111 Abdülhak Hâmit talihin bu lütfunu, yaradılışının bu ko- laylığını eserile ödemiştir. Bununla beraber bu eserde bu gün gördüğümüz harabinin, nizam yokluğunun mesuliyetini sade- ce ona ve mizacına yükletmek de doğru değildir. Devrinin şa- yanı dikkat hususiyetlerinin bunda mühim bir hissesi vardır. Filhakika onda bir intikal devrinde yetişmiş olmanın bü- tün ârazı vardır. O, eskinin hayati kuvvetlerini tükettiği, yeni- nin sadece bir kaç uyanık zekâda gülen müphem bir ideal oldu- gu bir zamanda yetişti. Bu itibarla bir cemiyetin şaire yapabi- leceği en kıymetli yardımdan mahrumdu. Şiir her şeyden evvel dille yazılır, bütün büyük kıymetlerini ondan alır. Her büyük eser dilin dehâsile - bu bir bakımdan cemiyetin dehâsıdır - fert arasındaki büyük mikyasta bir teşriki mesaiden doğar. Edebi- yatta zevk denilen şey budur. İşte Hâmit asıl eserlerini verdiği devir itibarile bu iş birliğinden mahrumdu. Onun yaşadığı de- virde dilimizin dehâsı kaybolmuştu. Eskiye kendi nesli aksülâ- mel yapıyordu, yeni henüz kıvamını bulmamıştı ve ona haki- katen bu kıvamı verebilmek için ya çok istisnai bir dehâya ve- yahut da bir kaç neslin bu yolda çalışmasına ihtiyaç vardı. O- nun için kendisinden daha çok kuvvetli bir zekâ olan Namık Kemal, nesir lisanını değiştirdiği halde, şiire o kadar dokunma- mış, bir iki tecrübe ile iktifa etmişti. Hâmidin eski tarzda ve eski örneklere göre yazdığı şiirlerle, asıl büyük tanınmış mahn- zumeleri arasındaki güzellik farkını ancak bununla izah etmek kabildir. Buna şiiri anlamamaktan gelen bir nakiseyi ilâve et- melidir. Abdülhak Hâmidi okurken daima, onun mısraı bir kayık ve manayı da bu kayıkla her hangi bir yere behemehal ulaş- tırılması istenilen bir yolcu gibi tasavvur ettiğini düşünmüşüm- dür; söylemekten pekâlâ vazgeçebileceği bazı şeyleri bozuk dü- zen mısralarla olsa da yine söylemekte o kadar musırdır. Mak- ber, Ölü, Hicle gibi büyük manzumeleri ve bütün manzum ti- yatroları hep ayni ısrarın yer yer veyahut baştan aşağıya kıy- metini bozduğu eserlerdir. Mutlak denilebilecek bir şekil dü- şüklüğü ve bunun yanında bazan kuvvetli ve bazan da şöyle böyle bir fikir ve mana. Hakiki şair insana şiirinin bir şekli ol-