72 Her Ay san bahsettiğini bilmediği gibi, hususiyle de hansi sosyal ha- yattan bahsettiğini anlamaz: “Bugün teneffüs yorgun bir sürü ah... olan bu cemiyet,, der. Amma, hangi cemiyet? O zaman için bir Şark Türkiyesi, bir de Garp Avrupa var. “Kadit,, olan kim veya ne? Gerçi, yirminci asra giren Avrupanın emperyalizm devri, ayni zamanda orada hâkim olan sistemin ölüm çağı demektir. Fakat bundan insanlığa ne? Cemiyetin bir şekli gelir, öbürüsü gider. Beşeriyet kalır. Ölen ve dökülen cemiyet değil, üzerindeki eski kabuğudur. Hattâ o zaman Avrupa emperyalizmi önünde kollaşan ve müstemlekeleşen Osmanlı imparatorluğunda bile sade- ce ölüm yoktu. Ölen köhne rejimin altından, yer yer, daha ileri, daha canlı bir takım sistem filizleri baş gösteriyordu. Nitekim, Edebiyatı Cedide devrine son veren bir 1908 hare- 'keti, “bu cemiyet,, içinden doğmamış mıydı? Yeni Türkiye Osmanlı imparatorluğunun başına frenklerin caups de gra- ce dedikleri son kurşunu sıkmasaydı, var olabilir miydi? Doğduğuna oOUzvi hayatı sosyal hayattan ve sosyete şe- pişman killerini birbirinden lâyıkile ayıramıyan Edebiyatı Cedideci fena halde bunalır. Gözünde hayat bir zehir deryası kesilir. İnsan onun tâ dibin- de neşe arıyan: “Bugün zehirlerinin ka'rı neşesinde yüzen, ,, bir zavallı haline düşer. Yani, Türkiye zehir zemberek bir ecnebi esareti altına girerken, Edebiyatı Cedide temayülü, frenk modasına uygun salon cilvelerile avunur, ve ilâh... Artık iş çığırından çıkmıştır. Doğan çocuğun ana rah- minden kurtulur, kurtulmaz haykırması ölü olmadığına, canlılığına alâmettir. Adam oğlu bu ilk çığlığı ile, ana me- şimesinden ayrılan kendi teneffüs cihazının istiklâlini ilân eder; ciğerlerini temiz havaya açar. Fakat o müjdeci ses bile, Edebiyatı Cedidecinin - kuş misali - “terane,, bekliyen nazik kulağını “figan,, gibi tırmalar. Elhasıl: Bu del kal lat tri NI |