Edebiyat ve Sanat 109 dostu da yarı onu sevdikleri için hoşnut olsun diye, yarı zarar- 81z bir alay geçmek için onun bu illetini pohpohlayıp azıtırlardı. Adını (Takor Dada) (1) koymuşlardı. Evi dolar dolar bo- şalırdı. Meclisine bir giren bir daha ayrılmak istemezdi. İhti- yarı masrafa sokmaktan çekinirler, beraber getirdikleri tütü- nu ortaya sürmek için nazikâne vesileler icat ederlerdi: “Takor Dada, bu sabah bana Gayadan tütün hediye geldi. Siz bunun iyisini anlarsınız, şunun cinsine bir baksanız â...,, İhtiyar, tütünü beğenir ve derhal, eskiden Najançurda kendileri için hususi surette sipariş edilen ve dirhemi bir altına mal olan tütünden bahis açardı: “Siz de lütfen, tenezzülen benim tütünü tecrübe etseniz. Müsaade ederseniz getirteyim. Hemen şuracıkta, dolapta. Es- tağfirullah, zahmet ne demek?...,, Fakat sonra ya dolabın anahtarı kaybolmuş, yahut da uşak Ganeş tütünü kaldırdığı yeri unutmuş bulunurdu. “Ah bu Ga- neş, pek sersem oldu artık. Fakat bir türlü kovamam, çünkü eski adamımızdır.,, Ganeş aile şefini kurtarmak için kabahati yüklenir, misa- firlerden biri de araya girerek vaziyeti kurtarırdı: “Üzülme- yin Takor Dada. Bu tütün de zararsıza benzer. Zaten sizin tü- tün bize pek sert gelir, seçme kalitelere alışık değiliz.,, Takor Dada azaptan kurtulur, oh der, sohbet gene tatlı tatlı devam e- derdi. Ayrılırken, kapı eşiğinde, mutat bir sahne daha oyna- nırdı. İhtiyar: “Hem söyleyin bakayım, dostlarım, siz hepiniz şöyle top- luca bana ne zaman yemeğe geleceksiniz?,, Bizden biri: “Bugünlerde olmaz, Takor Dada. İleride bir gün karar- laştırırız.,, “Pek güzel, evlâtlarım, nasıl isterseniz. Hem havalar pek sıcak, bu cihette ağız dadiyle yemek yenmiyor. İnşallah yağ- mur mevsiminde, şöyle tatlısiyle, tuzlusiyle...,, (1) Takor Dada — Büyük baba..