40 Her Ay karşıya geçip dövüşen şövalyelerin yerine çoktan ateşli si- lâhlarla mücehhez ordular tutmuştu. Fakat Guijano okudu- gu romanların eski bir devre ait olduklarını unutarak bir gezgin şövalye olmak ve insanları yola getirmek gayesile uzun bir sergüzeşte atılmağa karar veriyor. Böyle bir sergü- zeşte girişmek edebiyatı hayata koymak demekti. Kitaplarda roy iyonun demirden teçhizatı zırhı ve miğferi vardı. Guija- nö'nun da onun gibi kuşanması lâzımdı: Vaktile ecdadının kullanmış olduğu fakat şimdi mahzenin bir köşesinde paslan- makta olan zırhları çıkarıp biribirine ekliyor. Bir çelik miğ- fer eksik... Hemen kendine mukavvadan bir miğfer yapıyor: Bilâhara bu mukavvanın yerine Cervantes'in “Bassi - yelmo,, (Çanak - Miğfer) dediği bir berber çanağı tutuyor. Bu ta- bii ne miğfer ne çanak, fakat adı gibi melez bir şey oluyor. Şövalyelerin süslü atları vardı: Hemen Ouijano'nun tüysüz beygiri efsaneli at mertebesine yükseliyor. Ve evvelce baya- ğı bir at olarak yaşamış olduğu için Rossinante (Rossinan- tes) adını alıyor. Şövalyelerin şa'şaalı isimleri vardı: ©ui- jano'ya artık Don Guijote de la Mancha denilecek. Şövalye- lerin ilâhi bir adla sevdikleri, ruhlarının kraliçesi bil- dikleri ideal bir kadın var: Toboso köyünde oturan Aldon- za Lorenza adlı iriyarı bir köylü kızı hiç haberi olmadan Don Kişot'un çok asil ve çok meşhur kraliçesi Dulcinea Del To- boso oluyor. Ve bütün bunlardan sonra Don Kişot yola çıkı- yor ve hakiki hayatın adilikleri ile karşılaşıyor. İşte yoldan geçen bir kafile... Altı tacir... Don Kişot yollarını kesip bağı- rıyor: Kâinatta hiçbir kadının güzellikte Manuha kraliçesi Dulcinea del Tobos'dan üstün olmadığını itiraf edin!, Ta- cirler itiraf etmezden evvel bu hiç görmedikleri kadının hiç olmazsa bir portresini görmek istiyorlar. Fakat şövalyelik kanunlarına göre sevgilinin güzelliğini herkesin görmeden kabul etmesi aksi takdirde kavganın başlaması icap etmek- tedir. Don Kişot derhal tacirlerin üzerine atılıyor; fakat Rossinante düşüyor ve şövalye yere yuvarlanıyor. Eski si- lâhlarının ve zırhlarının ağırlığı altından bir türlü kalkamı- yor ve tacirlerin katırcılarından biri şövalyenin mizrağını parça parça ederek ona temiz bir dayak atıyor. Bir köylü da; Evi anl uns kâl ser) de ni ken kuv kuv iste veti