58 Her Ay bir hürriyet verildi Sonra, dahili harbin bitmesile de, Kızılor- duda çalışan bir takım genç yazıcılar, tabii ve sâkin hayatla- rına dönerek, dahili harpten almış oldukları ilhamlarla, edin- dikleri müşahedeleri yeni Rus edebiyatına dokumıya başladı- lar. Binaenaleyh Sovyet Rusya edebiyatında 1921 den 1924 e kadar devam eden devreyi de dahili harp edebiyatı diye sayaca- gız. Esasen bu andan itibaren de, ihtilâl, inkılâp, Sovyet Rus edebiyatının ana mevzuu olarak kabul edildi. Ve daha hâlâ da öyledir. Bu devrede kendini gösteren yeni ihtilâl nesri, ihtilâli tarif ve manasını kavramıya savaştı. Dahili harp, Rusyanın sınırla- rında kopan çete harpleri, 1921 kıtlığı ve saire, bu nesrin ele aldığı, dokuduğu mevzulardı. Şekil, tahkiye tarzı ve üslübu da,hüviyeti gibi ihtilâlci idi. Bu mevzuları tesbit etmek, per- çinlemek için mükellef ve vazifelendirilmiş olan genç Sovyet yazıcıları, öyle özenilmiş, bezenilmiş roman vücude getrmeğe yanaşmıyor, hele mevzuun anahatlarını bütün teferrüatile ha- zırlamıyorlardı, bile.. Etraflı tahlile girişilmeden, hiçbir psikolojik esas nazarı itibara alınmaksızın, umumiyetle de lirik bir eda ile yazılan bu yazılar, alelâde bir hikâye, bir masal nevinden ileriye varmı- yordu. Nikitin, Malişkin gibi romancıların, nisbeten uzun roman- larına gelince, bunlarda da mevzu birliği bulunmaz, hikâye- lerde çeşit çeşit şekiller kullanılırdı. Esas romanda göze çar- pan en büyük şey, mevzuun muhtelif varistünle musiki telle- ri kaidelerine göre hazırlanmış olmasıydı. Bu eserlerde, sem- bolizme devrinin Andrey Beli, Aleksi Remizof gibi iki nâşirin tesiri açıktan açığa görülür. Musiki terkip, Beli'nin; süslü cümleler, hikâyenin anlatış tarzı da Remizof'un eserleri idi. Yeni yazıcılar Beli'nin vasıtasile, Gogol'u, Remizof'un va- sıtasile de Leskof'u örnek aldılar. Böylelikle, ve biraz da hiç ümit edilmediği halde, Gogol ile Leskof, ihtilâl sonrası edebi- yatının şekillenmesinde, en mühim ve en kudretli tesir âmil- leri oldular Dahili harbin gaddar tecrübeleri, bu genç yazıcılara, her hangi korkunç bir manzaraya pervasızca kanıksıyarak bak- masını, ve bunu gayet soğuk kanlılıkla anlatmayı öğretti. Bu