ki fasla k üzere r insan- :sceğimiz dan baş- ı malüm yatı Ce- “Gismi Jedideci- peyda addesiz retirmek- dideciler emin kâ- ruhu ka- an, haki- ediniz, kâinat Edebiyat ve Sanat 101 erkeği değil, alelıtlak insanı dahi zor bulursunuz: Bütün mevzular, bütün sahneler kadın doludur. oİnsanın yerini hep kadın tutmuştur! Kadın ise.. ihtimal: Huri, melek, peri, çiçek, bebek ve ilâhdır, fakat muhakkak ki insan ötesidir! Bu hal, Cedide aynasının eşyayı baş aşağı gösteren felsefi sırından ileri gelir. Maamafih, en ham sofu idealistin bile maddesiz Oola- madığı gibi, bizim Cedideciler de kaide dışında, şaz olarak, arasıra insana dokunmaktan kendilerini alamazlar. O va- kit insan üç şekilde görünür: 1 - mutlak insan; 2 - genç -- ih- tiyar; 3 - erkek.. A. MUTLAK İNSAN İnsanla uğraşan tek Edebiyatı Cedide- ci Tevfik Fikrettir. - Onun için bizde, Fikret ile insaniyet iki müteradif kelimeye benzer. Babil kulesi: Yalnız, mevzuumuz Fikret değil. Fikretin hususiyeti, hele meşrutiyet inkisarı hayaliyle şahlanan hamleleri bam- başka bir âlemdir. Biz bu hususiyet üzerinde durmıyacağız. Fikret, “Yaz aşkına dair,, diyenlere, kadını kedi ve aşkı bir tırmalanış gibi gösterdikten sonra “Doksan beşe doğru,, ve hattâ “Sis,, gibi çıkışlara kendini verseydi, şüphesiz “Tarihi kadim,, i kadar Edebiyatı Cedideden uzak ve tarihi materya- lizme yakın olurdu. Ne çare ki, o da, evvelâ: İnsan olarak bizzarure yaşadığı ülkenin mahsulü idi; saniyen: Şair olarak mistisizm ve ek- santrisizm yüklü Cedide kervanına bir kere katılmıştı. Bu kervanda Fikretin insancı rolü neydi? Kapitalizmden önceki sosyetede frenklerin Tiyers - eta deyip, Osmanlıların Sınıfı Sâlis söziyle çevirdikleri bir küme vardır. Derebey düzeninin bütün imtiyazsız makule- leri bu Tiyers - eta ehramı içine girerler. Ehramın kaidesi, ekseriyetini geniş esnaf ve köylü kitleleri teşkil eden kara halk tabakalarından ibarettir. Zirvesine doğru Okodaman şehir burjuvaları baş gösterir. Cedide Edebiyatı, bilhassa