118 Her Ay tuttum. Bakacak kimsem yok. İstanbulda garibim. Ne uzak, ne yakın bir akrabam var. Bedbaht değilim. Mesut da değilim. Geçen sene müthiş surette canını sıkılmağa başlamıştı. Zayıflamıştım. “Nevras- teni oluyorum.,, şüphesi beni doktora sürükledi. — Okumayınız, yazmayınız.. Kendinizi ferah tutunuz, canınızı hiçbir şeye sıkmayınız. Erken yatınız. Geç kalkınız. Kırlarda, denizlerde: geziniz, eğleniniz... © Fakat doktor ben ancak canımın sıkıntısını geçirmek için okurum. Dedim. — Pekâlâ yazı da yazmayınız... — Yalnız imza atarım. i Diye güldüm. — Onun zararı yok. — Amma yine canım sıkılıyor. Kendimi ferah tutamı- yorum. — Niçin?.. —— Bilmem. Sebebini sizden soruyorum işte... Şişman şen, şuh bir adamdı. Maroken kanapesinin kol- tuğuna vurdu. —— Pekâlâ ben size söyliyeyim. Dedi. Beni uzun bir istintaka çekti. Evli miyim, bekâr miyım? Kaç yaşındayım ? Memuri- yetim ne? Maaşım ne kadar filân... Sordu. Kısa kısa cevap- lar verdim. Bir kahkaha attı. — “Senin hastalığını şimdi keşfettim. Dedi. Yüzüme baktı. Bitmiyen gülüşünün içinde ilâve etti: — Sen bir “Sineküriyen,, sin!.. — Sineküriyen mi?... — Evet... Birden anlıyamadım. Böyle bir hastalık hatırlamıyor dum. Sordum: — Bu nasıl hastalık?..