Ima bir Edebiyat ve Sanat 87 İngiliz şapkası olduğu halde, terli vücudunla, çatlak dudak- larınla, terden ıslanmış saten gömleğini gösterecek şekilde önü açık ceketinle daima ayakta dururdun!.. Sen bu kıya- tetinle hafızamda yer ettin!.. Sevgili Arnold, şimdi sen ner- desin?. Hangi siyasi şubedesin?.. Harkof'un o sicak, o yakıcı gününde kapımıza gelerek daha eşikten: i — Haydi çocuklar, otomobil hazır, üç yerde söz söyli- veceğiz!.. Dediğini hatırlıyor musun?.. da Hemen yerlerimizden fırladık. O zamanlar mitinglerde şöz söylemeğe veyahut şiir okumağa karşılık erzak verir- e Talih bize bir zeytin dalı göndermişti. Otomobil ha- reket etti. Meydan tersine döndü. Rüzgâr saçlarımızı dal- galandırdı. İlk gittiğimiz yer bir Kızılordu kulübü idi. Lokantada söz söyledik. Öğle yemeğini henüz yemişlerdi. oMasaların üstünde çatallar, kaşıklar, ekmek parçaları hâlâ duruyor- du. Doymuş sinekler tembel tembel bir vızıltı ile uçuşuyor- lardı. Ah, bir saat önce gelseydik! Askerler el çırpıyor, bir daha gelmemizi rica ediyorlar- - dı. Kulüp şefi bütün kalbile bize teşekkür etti. Yarın, bize, yarım aylık bir asker tayini çıkartacağını vadetti. Biz yolumuza devam ettik. İkinci gideceğimiz yer şimendifercilerin zengin istira- hat evi idi. Bu, sağlam bir işti. Şimendiferciler kadar insanı hiç kimse doyuramaz. Bahusus gideceğimiz yer, yiyeceğin da- ima bol olduğu “İstirahat evi,, gibi bir yer olursa!.. Fakat ne yapalım ki talih burada da bizimle alay etti. Zavallı Ar- nold oradaki toplantı tarihini yanlış öğrenmişti. Meğer. şi- mendiferciler bizi dün bekliyorlarmış.. Oraya gittiğimiz zaman, büyük bir asilzade konağının yarı dairevi bir salonunda, kır saçlı bir ihtiyarın Bürbon leylâklarile süslü beyaz ipekten bir koltukta oturmakta ol-