12 Hey Ay cebrine prensip itibarile tercih eder ve siyasi münasebetlerin (1) sürekli ve sükünetli bir tarzda tekâmülü fikrine daya- nırdı. 4 — Vakıa 19 uncu asrın siyasi ve ekonomik buhranlara şahit olduğu da doğrudur. Fakat bu buhranların zaman ve mekândaki şümullerinin darlığı, ve tesirlerinin az zamanda felce uğratılmış olması yüzünden bunları sistemin kendisini şüpheye düşürecek mahiyette olmıyan birer “Büyüme buh- ranı,, telâkki edebiliriz. Her halde, hürriyet ve müvazenet ci- han ekonomisini umumi harbe kadar karakterlendiren nok- talar olmuşlardır. Bu sahada symptome olarak ehemmiyeti olan bazı hâdiselere işaret edelim: Meselâ eski beynelmilel ticaret mukavelelerinin muteber kaldıkları müddetlerin u- zunluğu, altın mikyasının yayılması malümdur ki bunun mun- tazam işlemesi, kabiyonun müvazenetini temin ediyor ve bey- nelmilel büyük sermaye hareketlerini ve netice olarak uzun vadeli investissement'leri mümkün kılıyordu. Fakat her şey- den evvel, emtia mübadelelerindeki ve insanların ikameti hususundaki hürriyeti zikretmek lâzım gelir; bu hâdiseler neticesinde muayyen bir memleketin içinde elde edilmiş tek- nik terakkiler bütün başka memleketlere çarçabuk ve delk- siz bir surette yayılıyor ve fertler kendilerini ekonomik ve yahut ideal sebeplerden dolayı cezbeden memleketlere ko- laylıkla gidebiliyorlardı. Vakıa büyük harpten evvel, tam bir hürriyet yoktu; bazı devletlerde pasaport mecburiyeti vardı ve memleketlerin ekserisinde gümrük resimleri alınır- dı. Fakat ithalâtın ve ihracatın mutlak surette yasak edilme- si, kontenjanlar, ilâh... hemen hemen hiç bilinmiyordu, döviz tahditleri, giriş, transit ve çıkış vizeleri yoktu. Hülâsa: Pren- sip itibarile emtia, sermaye ve insanlar devlet hudutlarının içinde olsun, dışında olsun, şahsi hükümlere göre en faydalı görülen şekilde serbestçe yerleştirebiliyorlardı. (1) Ve binaenaleyh milletler arasındaki ekonomik Mmüna- sebetlerin.