Edebiyat ve Sanat 53 ü, is tisas, i ten Hektor da son ve kat'i darbeyi peşinen hissetmiş, vuruk san- | madan vurulmuş gibidir. Dizleri bükük ve başı eğiktir. A- Fakat i pollonu henüz sahnede, fakat sahneyi terke müheyya, dı- rakır- i şarı müteveccih bir vaziyette görürüz. Hektoru mukaddera- ürper- j ina terkederek gidiyor lâkin gitmezden evvel bir daha ge- künet, | ri dönerek Aşile uzaktan bir ok gösteriyor. Demek istiyor £ ki: “Benim adamımı mağlüp ettin. Çok sevinme! İşte sana hayatı i ayırdığım ok. Bu da sana nasip olacak.,, heye- ır, bir ırapla- küşa- veya n onu düs- htiyar, | z meşak- Esasen bir bakışa göre Yunan esatiri, Yunan milletinin cekin- İİB fıtratında gizli olan bu tevzin ve tenasüp ihtiyacından doğ- Eg £ muştur. Yunanlı evvelâ kadere inanış, sonra kendi zavallı - ilâh i aczine bakmış, bu kadar amansız kör bir kuvvetin, bu derece a girer © zayıf ve biçare bir hedefe matuf olmasını aklıselimi (yoksa Böylece ilâhların, beşeri hayatla ne kadar yakından ve teker teker şahsan şöyle veya böyle cephe alarak faal surette alâkadar olduklarını görüyoruz. Yani facia tevzin ediliyor, merkezi sıklet Maira'ya, kader ve kısmete irca edil- dikten sonra baki kalan yükü de dost ve hâmi olan bir ilâh hemen hemen tamamen kahramanın sırtından alıyor. Odys- seus ıstırap çekiyor, fakat Raskolnikow gibi değil, Şayet (© zevkiselimi mi diyelim?) kabul etmemiş; bu mantıksızlığı, boylu © tenasüpsüzlüğü, çirkinliği gidermek, kaderle fert arasında- sraren- İB ki korkunç boşluğu doldurmak için muhayyilesini imdada ımanca ğ çağırmış ve esatiri yaratmıştır. nin de i Gerçi ilâhlar da insanlar gibi Maira'ya tâbidir. Onlar da kurban tecellinin fevkine çıkamazlar. Fakat onlarda insanların u- an bir zanıp da vasıl olamadığı her şey var. Onlar ölmez, ihtiyarla- Aşil'in maz, onlar ebediyyen güzeldir. Onlar tabiat elemanlarına hâ- Pallas kimdir.Onlar için zaman ve mekân yoktur. Felâketzede Odys- e döve- © seus denizden denize, sahilden sahile sürünüp dururken o- vi nere- © nun hayatını hiç gözden kaçırmıyan Palas Athene gâh Olimp- kasında te mes'ut ilâhlar meclisinde zevk sürer, gâh hoşlandığı mem- tuttuzu € Jeketlerin güzel manzaraları arasında dolaşır, havalarda u- Mp Za çar, denizlerin üzerinden süzülür. Ancak, kahramanı pek i darda kaldıkça, imdada koşar. Bazan ona görünmeden müş-