Her Ay çükken geçirilmiş bir beyin zarı iltihabından başka bir şeye atfedilmiyor. İnsanlar ceviz kadar bir karın üstünde Elâziz lâhanasından iri bir kelle taşısalar, Cedide zevkine lâyik ve daha “lirik olurlar mı? bilmem. Yalnız, şu hissiz tabiatin ka- ideleri bu şiiriyete engel olur zannederim, Büyük başları ta- şıyacak tenasüpte kuvvetli bir gövdeden galiba vaz geçile- mez. Meğer ki cazibe ve fiziyoloji kanunları değişe; yahut farkına varmadan Hegelyanist olan Edebiyatı Cedide gibi in- sanlık ayaklariyle değil, tepesi üstünde yürüye.. Yoksa, Fik- retin “Başsız deve,, hikâyesi veya Osmanlı imparatorluğu masalı unutulmıyacak birer timsaldir: Tahammülfersa her baş, en sonunda ya kopar, yahut koparılır. Bununla beraber şair, kendi bakımından mantığına iha- net etmiş sayılamaz: Iı — Edebiyatı Cedide, zamanının “Göbekli,, lerine hâs bir cereyandır. Onlarda, kafa ile karın hakikaten insanı sinirlendirecek kadar maküsen mütenasip olarak inkişaf e- der. 2 — Edebiyatı Cedide idealisttir. Ruhu maddeden üs- tün gördüğü için kafanın karından hacimli olmasını isterse mazurdur! Edebiyatı Cedide insanın maddesine iti- raz etmekle kalmaz; manasına da taham- mül edemez. Lâkin hangi manasına? Meselâ, Fikret, insan deyince: Hangi haleti ruhiye: “Az düşün, çok ye, daima uğraş,, Manasını çıkararak tiksintiler geçirir. Halbuki, ayni şikâyet her sınıf insan için varit olabilir mi? Öyle insan züm- leri var ki, şaz olarak düşündükleri kadar yerler. Fakat kaideten yedikleri kadar düşünürler: Münevver orta tabaka- lar gibi.. Bu ortancaların yukarısında ve aşağısında bulu- nanlar gerçi umumiyetle az düşünürler. Fakat, yukarıdaki-