TERCÜME HAKKINDA Suud Kemal YETKİN İktısadi mübadele, fikri mübadele. Biri maddi hayatın, diğeri fikri hayatın şartı. Her iki hayata ayni gelişim imkânını vermiyen millet dünura uğra- maktan kendini kurtaramaz. Üzvi hayat neşvünema için dışardan alacağı gıdaların miktarına ve kalorisine nasıl tâbi ise, fikri hayat da inkişaf etmek için başka milletlerden tercüme suretiyle alacağı ti- kirlerin zenginliğine ve kalitesine öylece tâbidir. Orta zaman gibi taassub balçığının içine saplanmış bir çağ bile müphem dahi olsa bu hakikati sezmişti. Bu sezişe delil olarak, orta zamanın büyük İngiliz şairi Chaucer tara- tından yapılan Le Roman de la Rose tercümesi ile, İtalyan â- limi Brunetto Latini tarafından doğrudan doğruya İransızca yazılan (Tresor) un gene kendisi tarafından yapılan İtalyan- ca tercümesini zikredebiliriz. Tercümenin ferdi ve içtimai hayat için bir zaruret ol- duğunu ilk defa bütün katiyeti ile idrak eden devir hiç şüp- hesiz Rönesans'tır. Rönesansı rönerans yapan eski Yunan eserlerinin tercümeleri, eski Yunan plâstik sanatlarının mo- dellik etmeleri olmuştur. Bugün Fransızların öğündükleri 17 nci asır klâsik edebiyatının Grek şaheserlerinin tercüme- leriyle vücut bulduğunu kim inkâr edebilir? Geniş mikyasta ilk tercüme faaliyeti 16 ıncı asra âit ise, tercümenin bir fikir tarihi olarak değil bir sanat eseri olarak nazarı dikkate alınması da on sekizinci asra aittir. Goethe- nin Voltaireden ve Diderot'danı Shillerin Racine'den yaptıkları tercümeler bu asrın mahsulüdür.